Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Esenler Belediyesi ile Yıldız Teknik Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen ve İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere bazı kentlerde yaşanan yerel yönetim sorunlarının ele alınacağı "Esenlik Sempozyumu"na katıldı. Üniversitenin Davutpaşa Kampüsü'ndeki programda konuşan Göktaş, sağlıklı ailelerin aile dostu bir şehrin temelini oluşturduğunu, aile dostu bir şehrin ise kadını, çocuğu, genci ve yaşlısıyla tüm bireyler ile ailenin ihtiyaçlarını gözeterek yüksek bir yaşam kalitesi sunan şehirler olduğunu söyledi.
YAŞATILACAK YERLER
Katılımcılara, "Peki, bir şehri aile dostu yapan nedir?" sorusunu yönelten Bakan Göktaş, "Çocukların güvenle büyüyebildiği, eğitim ve sağlık hizmetlerine kolay erişilen, spor ve etkinlik alanlarıyla sosyal gelişimi destekleyen şehirlerdir. Doğa ile iç içe sağlıklı yaşam alanları, mahalle kültürü ve komşuluk ilişkilerinin korunduğu şehirlerdir. Sosyal hizmet anlayışı da bu niteliklerin sürdürülmesinin merkezinde yer alan bir yaklaşımdır. Bu anlayış, bireylerin ihtiyaçlarını gözeten, sorunların kök nedenlerini ortadan kaldıran ve dezavantajlı grupları güçlendiren bir imkan sağlar" diye konuştu. Göktaş, bu anlamda sosyal hizmet politikalarının şehirleri sadece yaşanacak değil, yaşatılacak yerler haline getirmeyi amaçladığına vurgu yaparak bir toplumun gücünün yalnızca ekonomik büyüklüğüyle değil, bireylerinin mutluluğu, huzuru ve birbirine olan bağlılığıyla ölçüldüğünü kaydetti.
ÇALIŞTAY DÜZENLENDİ
Ekim ayında konunun uzmanları, ebeveynler ve çocukların katılımıyla, "Dijital Bağımlılık ve Aile Çalıştayı"nı düzenlediklerini anımsatan Göktaş, çalıştayla ilgili ön rapor hazırladıklarını, raporda sosyal medya kullanımı ve dijital bağımlılıkla ilgili çarpıcı tespitlerin yer aldığını gördüklerini kaydetti. Bu rapora göre, her şeyden önce sosyal medya ve dijital oyunların çocuklar üzerinde derin bir etki bıraktığını dile getiren Göktaş, şöyle devam etti: "Oyunlardaki güçlü karakterler, çocukların gelişiminde olumsuz etkilere neden oluyor. Yine raporda, çocukların oyunlarda güçlü, karanlık veya tüm silahları ustalıkla kullanabilen figürleri seçerek kendilerine güven ve cesaret kazandırdıkları tespitleri yer alıyor. Aynı zamanda çocukların bir kısmı, bu karakterlerin gücüne sahip olmayı ve oyun sırasında kendilerine yeni bir kişilik oluşturduklarını hissediyor. Oyun bittikten sonra ise çocuklar, sosyal ilişkilerinde zayıflama ve sosyal izolasyon yaşıyor. Çocuklar, dijital araçların aileleriyle vakit geçirmelerine engel olmadığını fakat telefonlarını eline almadıklarında kendilerini bir boşlukta hissettiklerini, üzüntü ve güvensizlik duygusu yaşadıklarını ifade ediyor. Diğer yandan dijital içerikler zaman içinde bağımlılığa, dürtüsel davranış bozukluklarına yol açabiliyor. Başka bir ifadeyle çocukların toplumsal uyum ve birlikte yaşam becerilerine zarar veriyor, suç işleme riskini artırıyor ve hukuki yaptırımı olan fiillerin gerçekleşmesine zemin hazırlıyor” Konuşmaların ardından katılımcılar aile fotoğrafı çektirdi.