Sevgili okurlar,
Önceki gün, o çirkin haber, memleketim Akyazı'dan geldi!..
Çeşitli sanal gazetelerde ve Bizim Sakarya Gazetesi'nde yer alan habere göre, “51 Yaşındaki Y.U. Eline aldığı balyoz ile ilçe merkezinde bulunan Atatürk Anıtı, önüne gelerek, anlaşılmayan bir takım naralar, sözler sarf ederek, Atatürk Anıtına” balyozu indirdi!?.

Derdi neydi ki?
Birileri mi, yönlendirmişti?
Onu gören bazı kişilerin sesleri, kayıtlara yansıdı..

Fakat, oraya gelene kadar görülmemesi imkansızdı..
Burası Akyazı, insanların kuş uçsa, haberi olur ya?
Hatta eldeki mevcut görüntüler için, bu irin kafalı insanın, Atatürk Anıtı'na balyozu vurması bile, beklenmiş izlenimi var!
Görevleri değil ya?

SALDIRGANIN KİMLİĞİ?
Sonra ise, bir iki kişi gelip,” polis, polis” diye sesleniyor..
Sonrası malum!
Polisler geldi, Y.U. Gözaltına alındı.. Ancak, bu haber ile ilgili olarak, “mevcut şahsın, hasta, üstelik şizofren hastası olduğu” paylaşıldı..
Kişi hemen tanınmış, hastalığı ise çoktan teşhis edilmişti..
Demek ki, kişi bu yanı ile ilçede herkes tarafından biliniyordu..
Üstelik, bu konuda bir raporu da olduğu haberlerde yer alıyor!..
Öyle ya, “Atatürk Anıtına saldıran bir kişinin ya deli olması, ya hasta olması gerekiyor ya”, hemen yafta hazırdı..
Neresinden bakarsanız, bakınız üzülmemek elde değil!..
Akyazı, benim memleketim!..
Doğduğum, gençlik hayallerim ile serpildiğim topraklar..

ATATÜRK SEVGİSİ!
Bu topraklarda, bizlere, okullarında Bilal Bilmiş, Mehmet Hashalıcı, İbrahim Erol, Turgut Altınküpe, İsmail Bayraktar, Evliya Parlak, Mustafa Kaya, İlhan Türemen, Sevim Türeman ve daha nice öğretmenlerimiz, ”Atatürk Sevgisi” bağlamında, “vatan, millet, insan, doğa, hayvan sevgisini..” ezberletti..
Onların nasihatleri ve bilgileri ışığında geleceğe hazırlandık.
Ait olduğumuz toplumdan aldığımız destek, yardımlar ile “aileye, yaşadığımız topraklara ve ülkemize birer faydalı insan olmak için”, büyük özen gösterdik..

Sinemasında, zamanın en önemli filmlerini izledik, ilçeye gelen tiyatro gruplarının sunduğu eserlere alkış tuttuk, konferans ve panelleri takip edip, sanatçılarımızın konserlerindeki türkü ve şarkılara eşlik ettik..

DAR ALANDA KISA PASLAŞMALAR?
Burası Akyazı!
Yiğidin harman olduğu yer!
Burada kalleşliğe yer yoktur ya, son yıllarda türedi bu irin kafalılar?..
Okul sıralarından öte, çayırlarında, çimenlerinde, spor sahalarında top koşturan arkadaşlarımız ile merhum Oflu Naci Fazlıoğlu, Aliosman Uygun ve Fuat Aktürk büyüklerimizin tedrisatından geçenler, ”dar alanda paslaşmaların” farkına varanlar, ilçeyi temsiliyette olduğu kadar, insanımızın hasletlerine, ne kadar saygılıydık, ne kadar!

İRİ, DİRİ, BİR OLMANIN KEYFİ!
İlçede genç bir öğretmen olana kadar, ”Atatürk'e, ilkelerine, devrimlerine, hürriyet ve bağımsızlık anlayışına ve halkına uygun gördüğü Cumhuriyet'e karşı, kadın, erkek eşitliği konusundaki kararlılığına, adalet ve hukuk devleti olma yolunda bilinçli çıkışlarına bir karşıtlık” görmedim..
İnsanları, tuğla ocaklarında, pancar, mısır inmecilerinde, buğday biçmelerinde buluşur, el, ele, sırt, sırta verir, iri, diri, bir olmanın keyfini çıkarırdı..
Gel, gelelim?

ATATÜRK VE CUMHURİYET KARŞITLARI?
İlçedeki Cumhuriyet karşıtları boş durmuyorlardı..
Sinsi ve gizli, gizli Atatürk'e, Cumhuriyet'e karşı toplantılar düzenleyerek, faaliyetlerini sürdürüyorlardı..
Dinin gerçeklerini değil, kendi yalanlarını genç, temiz yüreklere dayatıyorlardı..
İşte, o yıllarda açık ve net olarak genç neslin dilinde “Beton Mustafa, deccal Mustafa, Heykel, put” söylemlerini duymaya başladım!..
Yıkılmıştım elbet!
Yıkılmıştım!
Daha önceleri de, böyle münferit hadiseler olurdu..
Ama, dini suiistimal edenler boş durmuyorlardı..
Cumhuriyet'ten yana, demokrasi 'den yana, insan haklarından yana, evrensel değerlerden yana, kadın-erkek eşitliğinden yana, hak, hukuk temelinden yana sorunları vardı..

ATATÜRK DÜŞÜNCESİ?
“Köylü milletin efendisi” olur muymuş ya, “egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” demek, ne demek diye, insanımızın kafasını karıştırıyorlardı..

“Atatürk düşüncesi ile Cumhuriyetin ilanı” ile işleri bozulmuştu ya, karşıt bir seferberlik ilan etmişlerdi?
Adapazarı ve ülkenin diğer kentlerinde de, bu tip saldırılara tanıklık ediyorduk ya?..
Bunlar, genç teğmen Kubilay'ı şehit edenler değil miydi?
Bunlar, ülkenin birçok yerinde, İstiklal Mücadelesine karşı ayaklananlar değil miydi?..
Geyve boğasına saldıran Ahmet Anzavur ve güruhunun artıkları değil miydi bunlar?
Durum gerçekten vahim!
İyice ayrıştırıldığımız, kutuplaştırıldığımız şu günlerde, gelecek adına, gel de kaygılanma, endişe et me?
Akyazı'daki bu hadise, beni derinden sarstı..
Bütün bunların, “ülkedeki hal ve gidiş ile ilintili olduğunu söylememiz”, bu saatten sonra, ne işe yarar ki?

ASIL SAVAŞIMIZ CEHALETLE?
Şurada yerel seçimler yapılacak..
“Sen ve ben kavgasından öte, dillerde, “birlik ve beraberlik” adına, Atatürk ilke ve devrimleri, Cumhuriyet'e bağlılık adına, modern Türkiye adına, kadın-erkek eşitliği adına..” de duyuyorsunuz ki?
O nedenle, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün o sözü çok önemlidir..
Milleti adına yola çıktığı günlerde, muzaffer olununca, düşman yurttan kovulunca, “ asıl savaşımız cehaletle, şimdi başlıyor” diyerek, bizleri uyarmadı mı?
Yine onun o veciz sözü unutulur mu?
“Cahillikle savaş, düşmanla savaştan daha az önemli değildir!”
Kulaklara küpe olsun ki, ”Cehalet, karanlığın gölgesidir ve o karanlık, insanların düşüncelerini aydınlatma yeteneklerini kaybetmelerine neden olur ” diye biliriz..
Unutmayalım ki,” bilgi, bizi özgürleştirir ve cehalet, bizi esir alır.”
Gerçeklerin izinde, gerçekleri yazmaya devam dostlar!
Atatürksüz mü, Cumhuriyetsiz mi, asla!