Sevgili okurlar,
Hayatı, güzellikleri birlikte paylaştığımız kadınlarımızın, “Cumhuriyet'in ilanı ile daha çok görev üstlendiği, önemli yerlere geldiği”, su götürmez bir gerçektir..
Cumhuriyet'in 100.Yılını idrak ettiğimiz ve “Yeni Türk Yüzyılı” adını verdiğimiz, şu günlerde, “her gün kadın cinayetleri haberlerinin gelmesi” yüreğimizi dağlıyor!
“Kadın Bianet” verilerine göre, Ocak ayı içinde 28 Kadın öldürüldü, 39 Kadın şiddete maruz kalırken, beş kız çocuğu ile oğlan çocukların istismara uğradıkları paylaşıldı.
Müslüman bir ülkede, bunlar gerçekleşiyor ya?
Üzülmemek elde mi?

Özellikle, “din maskesi” altında, “kadınların sahiplenilmesi, bir eşya muamelesine tabi tutulması, itilip kakılması, hor görülmesi, aşağılanması, birçok yerden men edilmesi”, kabul edilemezdir..

GEMİYİ AZIYA ALDILAR?
Hele de, kız çocuklarımız?
Onların, eğitim haklarının engellenmesi, dini eğitime zorlanması, örtünmeye, kapalı giyime mecbur kılınması, ne demektir?
Maalesef, bu bağnaz, gerici zihniyetin temsilcileri, gittikçe gemiyi azıya almaktadırlar?
Güya bütün bunlar, din adına yapılıyor?
Siyasetin de, “oy uğruna, bunlara çanak tutmasını”, anlamak, mümkün mü?
Kadını ezip geçen, ”Hilafet naraları atanlara” dikkat!
Ellerinde Türk Bayrağı yerine, taşıdıkları hangi ülke bayrağıdır?
“Tevhit” kelamı ile “bu yeşil bayraklara müsamahanın altında”, ne yatıyor?
Türkiye'ye, yakışmıyor bunlar?
Herkesin yaşamı, anlayışı, düşüncesi, yolu herkese de?
Mide bulandırmanın, huzuru bozmanın, kaygı ve endişe yaratmanın, alemi nedir?
Mevcut siyasi iktidar döneminde, “büyük himaye gören, cemaat ve tarikat mensuplarının, şeyhlerinin ve ileri gelenlerinin, kadın üzerinden, her gün birden fazla, farklı açıklamaları, fetvaları..” bizleri şok ediyor?
Ya, “Şeriat İsteriz” naraları, neyin habercisi?
Ne oluyor, Allah aşkına?

KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ?
Atatürk Türkiye'si ve velhasıl Cumhuriyet ile “ kadın-erkek eşitliğinin tesis edilmesi, kanunlarla sağlanması bile”, bu yukarıda saydığımız grubu, yapacaklarından alıkoymuyor?
Türkiye, bir tarafa doğru sürükleniyor?
Bilen var mı?
Onlar için kanunlar, vız geliyor, tırıs gidiyor!
Bir yerden cesaret aldıkları, desteklendikleri malum!
Türkiye'nin, ön ayak olduğu, ev sahipliği yaptığı ve adına “İstanbul Sözleşmesi” adını verdiğimiz, “Uluslar arası yasal düzenlemeden, Türkiye'nin sarfınazar etmesi, Laik, Sosyal, Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten siyasi erke”, bunları yakıştıranlar, haksız değiller hani?

KÖLE MUAMELESİ HA?

Bu kesimin, “inanç temelindeki hassasiyetlerini “
anlayabiliriz!..
Ama, “kadını, erkeğin kulu, kölesi, malı gören zihniyetleri anlamamız, hilafet istemlerine sessiz kalmamız, asla mümkün” değildir..
Kadın üzerinde eli olan, kadın üzerinden bir egemenlik kurulmasına izin ise, hangi siyasi anlayışa yakışır biliriz!?
Afganistan, uzak ta değil?
Kimse, kimseye “köle muamelesi” yapamaz?!

KÜRTAJ YASASINI İMZALAMAYAN KRAL?
Bakınız, zamanın Belçika Kralı Baudouin 2, önüne gelen bir “Kürtaj Yasasını” imzalamak istemedi.
Avrupa Birliği(AB) yasaları gereği, bu yasa tasarısının imzalanması ve Belçika'nın da “uyum yasaları çerçevesinde”, yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekiyordu.
Koyu “Katolik” olanların tepkisinden çekinen ve “bir günah üstlenmek istemeyen Kral Baudouin 2”, için siyasiler seferber oldu ve bir uzlaşma formülü buldu..
Bu yeni formül, Kral Baudouin 2'ye anlatıldı..
Kral Baudouin 2, tereddütsüz kabul etti.

48 SAATLİĞİNE?
İnanamayacaksınız ama, Kral Baudouin 2, “48 Saatliğine Krallığından feragat” etti..
Siyasiler, bu süre zarfında gereğini yaptı, “Kürtaj Yasası”, meclisten geçti.
O yıllar, gazetelerde yer alan haberler yanında, “siyasilerin, bu uzlaşma formülünden öte, hin düşüncelerde olanlarına da” tanıklık ettik!?
“48 Saatliğine Krallığından vazgeçen Kral Baudouin 2'nin, Krallığı, tacı”, acaba geri verilecek miydi?
Düşünülen olmadı ve Kral Baudouin 2'ye unvanı, saltanatı iade edildi.

Herkes, rahat bir nefes aldı..

TÜRKİYE?

Biliniz isterim ki, Belçika'da bu tartışmalar yaşanırken, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, çoktan “Kürtaj Yasasını” onaylamıştı..

Buradan, şuraya gelmek istiyorum?..
Yerel seçimler için, aday, adayları bir bir açıklanıyor..

Bu adaylar arasında, “kadın isimlerinin öne çıkması”, bizleri sevindiriyor..

KADIN YÖNETİCİLER?
Ama, “iktidar partisi ile ortağının listelerinde, bir kadın aday olmaması “düşündürücüdür?!.
Evet, AK Parti Sakarya milletvekili olarak Çiğdem Erdoğan Atabek adı, bu siyasi kulvar için yeterli değildir?.
“Kıdın Kolları” ihdası ise, sadece göstermelik, bir siyasi kurnazlıktır..
Bu kadar “Kadın Kolları üyeleri arasında, bir kişi de olsa, belediye başkanı olarak” gösterilmez mi?

Haydi, bu süreçte de kadın başkan adayları çıkartamadınız, en azından meclis üyelikleri için, kadınlarımızı unutmayınız?
Onları, yanlarınızda “süs unsuru” olarak değil, “gerçekten görev yapabilecek, eşit aday, yurttaş, hak sahibi olarak” görmeniz bekleniyor..

AZİZE ÇEROĞLU?
Bu manada, “CHP Sakarya Büyükşehir Belediye Başkan adayı Azize Çeroğlu'nun Bizim Sakarya Gazetesi'ni ziyaretleri ve İnternet Gazetemiz Editörü Serkan Çağlar tarafından ağırlanması”, memnuniyet vericidir..
Kapımız, herkese açıktır..
Demek ki, “Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanlığı için, bir kadın aday da” önerile biliniyor?
Şimdi sıra, ona sahip çıkmakta?..
“Bu kente bir kadın eli değmişti, bir kez daha değsin” istemez misiniz?

DEPREM, ÖNCELİKLİ SORUN?
Bakınız, CHP Sakarya Büyükşehir Belediye Başkan adayı Azize Çeroğlu, Sakarya için neler düşünüyor?
1999 Depremini en acı şekilde yaşayanlardan biri olduğunu dile getiren Çeroğlu, “Bir büyük felaket daha kapıda bekliyor. Bu gerçekle, yüz yüzeyiz!. Bunun içinde en acil şekilde önlemlerimizi almalıyız. Afet Koordinasyon merkezlerinin ivedilikle kurulması gerekiyor. Bu merkezlerimizde, depremi her an olacak gibi bekliyor olacağız. Gerekli alet, edevatlar, jeneratörler ve en önemlisi temiz su bulunacak merkezlerimiz, bizim ihtiyacımız olmasa dahi lazım olan bölgelerimize, anında ulaştırılmak üzere hazır olacak..

DEĞİŞİM, DÖNÜŞÜM?
Okullarımız sıkıntıda!. Ağır hasarlı binalar, hala öğrencilere ve yabancı uyruklu şahıslara kiraya veriliyor.
Maddi durumu olmadığı için, burada kalan insanların canlarını düşünmemiz gerekiyor.
Yatay mimarinin, önemini halka empoze edip, bu şekilde bir dönüşümün sağlanması gerekiyor.
Biz göreve geldiğimizde bütün binalarımıza hasar tespit çalışmalarını yaptıracağız ve gerekli dönüşümler için adımlar atılacak” diyerek, depremin, Sakarya'nın öncelikli sorunu olduğuna işaret etti..

DAHA FAZLA ŞANS?
Kadınlarımızın aile, toplum içindeki başarılarının yanı sıra, resmi dairelerde ve siyasette üstlendikleri roller, bu alanda elde ettikleri başarılar, göz ardı edile bilinir mi?
Siyaset içindeki kadınlarımızın başarıları, gurur kaynağımız ve geleceğimizdir..
Onlara, daha fazla fırsat tanımalıyız!
“Kadını,” eksik etek” gören zihniyetlerle karşı”, daha fazla mücadele etmeliyiz..