Ahmet Eşref Fakıbaba...

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı.

Bakanlık koltuğuna oturur oturmaz ‘çiftçinin,

üreticinin, dar gelirlinin yararına olacak

işler yapacağız’ demişti.

Aradan kısa süre geçti.

Dediklerini teker teker yapmaya

başladı.

Çünkü iyi bir ekibi var.

Ekip çalışmasına önem veriyor.

Ben Bakanım, en iyisini ben

bilirim’ demiyor.

Ve...

Doğru işlerin yapılmaya başlandığı

da görülüyor.

Önceki gün ucuz et konusunda

perakendecileri temsilen bir açıklama yapıldı.

Üstü kapalı tehditkar bir şekilde hemde...

Türkiye’de 1509

mağaza ile faaliyet

gösteren 45 yerel

market zinciri ucuz

etin sadece

markette

satılmasını

eleştirdi.

Haksız

rekabet

oluyor diye

dert yandı.

Ciroların

yüzde 40

oranında

düştüğünü söyledi.

İstanbul Perakendeciler Derneği Başkanı

Ramazan Ulu, uygulama ile yerli marketlerin

kasap reyonlarının

vurulduğunu savundu

konuşmasında.

Piyasadan

çekilebileceklerini

söylerken, bir de tehdit

etti...

Dernekleri

bünyesinde 28 bin,

kasap reyonlarında ise

bin 500 kişinin çalıştığını

söyleyerek, ‘Durum

böyle giderse

çalışanları birer birer

çıkarmak zorunda

kalabiliriz’ diyen bu Başkan sanırım halkın ucuz

et satışlarından memnun olduğunun farkında

değil.

Halk ucuz etten memnun ve istediği şekilde

ulaşabiliyor ki, diğer marketlerin et satışlarında

ciddi düşmeler yaşanıyor.

Amaç halka ucuz et yedirmek değilmiydi?

Hükümet amacına ulaştı.

Ayrıca...

Cumhurbaşkanımız Erdoğan cumartesi günü

Kars’taydı.

Hayvancılık için yeni müjdeler verdi.

Bir yandan et ithalatı ile et fiyatlarını ucuzlatan

Hükümet, diğer yandan da yerli üretimi

destekleyerek, ithalatı azaltmayı ve belirli bir

dönemde de sona erdirmek için gereğini yapıyor.

Demek ki neymiş...

At binenin kılıç kuşananın sözü doğru imiş.

Yıllardır yapılamayanı yapan ve bu konuda hiç

bir lobiyi, kişileri düşünmeden yoluna devam

eden Bakan Fakıbaba’yı kutluyoruz.

 

Yardımcı doçent !

Sağlık İl Müdürlüğüne Uz. Dr. Serhat

Korkmaz atandı.

Hayırlı uğurlu olsun...

Fakat dikkat çeken bir husus var.

Sağlık Müdürlüğü sitesine

girildiğinde Serhat Korkmaz’ın

ismi ‘Uz. Dr. Serhat Korkmaz

olarak yer alıyor.

Valilik Protokol listesinde

ise ‘Yrd. Doç. Dr. Serhat

Korkmaz’ olarak yazılı.

Yardımcı Doçentlik

bilindiği gibi Üniversite

dışında kullanılacak bir ünvan

değildir.

Yardımcı doçent’lik ünvanı;

Uzman doktor olup ta, Üniversite de göreve

başlayanların kullandıkları bir ünvan.

Eğer Üniversite de görevli iseniz bu ünvanı

kullanabilirsiniz.

Sağlık Müdürü Serhat Bey’de bu durumu

biliyordur.

Neden kendisi ile ilgili yapılan haberlerde

bu ünvanının kullanılmaması gerektiğini, Valilik

Protokol Listesinde bu şekilde olmaması

gerektiğini söylemiyor bunu anlayamadım.


Gazete sayısı 7’ye indi

Bir kaç yıl öncesinde İlimiz Merkezde yayınlanan

günlük Gazete sayısı 23 idi.

Yayınladığımız resmi ilan bedellerinin ilgili

kurumlardan alınmasındaki güçlük ve diğer

hususlar yerel medyayı içinden çıkılmaz hale

getirmekteydi.

Afyonkarahisar Gazeteciler Cemiyeti olarak

Başbakanlık Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü

ile görüştük o tarihlerde.

Afyonkarahisar’a Basın İlan Kurumunun şubesinin

açılmasını istedik.

Bu hususta bize verilen ev ödevlerini yerine

getirdik.

Aynı şekilde Başbakanlık Basın Enformasyon

Genel Müdürlüğünün şubesinin açılması

içinde girişimlerde bulunduk Afyonkarahisar

Gazeteciler Cemiyeti olarak.

O dönemlerdeki Valilerimizde sağolsunlar

bu taleplerimize destek verdiler.

Aynı şekilde Başbakanlık ilgilileri de taleplerimizi

geri çevirmediler.

Sonuçta hem Başbakanlık Basın İlan Kurumunun,

hem de Başbakanlık Basın Enformasyon

Genel Müdürlüğünün Afyonkarahisar

Şubeleri ayrı ayrı açıldı.

Basın İlan Kurumu İlimizde şube açtığında

gazete sayımız 23 idi.

Kanuni bazı hususların tam olarak uygulanmaya

başlamasının yanı sıra, gazete sahiplerinin

de sayıyı azaltma yönündeki olumlu tavırları

ile İlimiz merkezdeki Gazete sayısı önceki

haftaya geldiğimizde dokuza inmişti.

Havuz’ olarak tabir ettiğimiz, yayınlanan gazete

sahiplerinin katkılarıyla oluşturulan

fon’dan, kapatılan gazetelerin sahiplerine aktarılan

bedel ile o gazetelerinde bir zararları olmadan

sayıyı azaltmıştık.

Önceki hafta sonunda Kurtuluş ve Lider Gazeteleri

de son nüshalarını yayınladılar ve oluşturulan

havuz’ sisteminden bedelleri karşılanmak

suretiyle yayınlarını noktalama kararı aldılar.

Kurtuluş ve Lider Gazetelerinin sahip ve çalışanlarına

bundan sonraki yaşamlarında sağlık

ve başarılar diliyoruz.

***

Şu anda İlimiz merkezde günlük olarak yayın

hayatına devam eden yedi Gazete mevcut.

Basın İlan Kurumu ‘resmi ilan’ ile ilgili olarak

yürürlükteki kanun ve yönetmeliklere

uyulması yönünde çaba sarfediyor.

2018 yılbaşından itibaren de bu çaba daha

da sıkılaşacak.

Haksız bir şekilde resmi ilan alanların üzerine

çekinilmeden gidilecek.

Bu konuda Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğünün

yeni kuralları kısa bir süre devreye

girmeye başlayacak.

Bizde, Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve

Afyonkarahisar Gazeteciler Cemiyeti olarak ta

haksız bir şekilde resmi ilan alanların hem resmi

ilan alma haklarının düşürülmesi, hem de

geriye dönük olarak haksız bir şekilde aldıkları

resmi ilan bedellerinin mahsup edilmesi için

gereken çalışmaları başlatacağız.

Sahte sigortalılar konusu başta olmak üzere

Ocak 2018 başından itibaren herkesin ayrım

yapılmaksızın ilgili kanun ve yönetmeliklere

harfiyen uymasını sağlama yönünde adımlarımızı

atmaktan çekinmeyeceğiz.

Bu konuda bazı meslektaşlarımızla aldığımız

prensip kararlarının, Afyonkarahisar Merkezde

resmi ilan yayınlama hakkına sahip

olan gazetelerin daha kaliteli olmasına katkı sağlayacağından

şüphemiz yoktur.

Bu konuda her zaman desteklerini gördüğümüz,

bundan sonrada aynı desteğin süreceğinden

emin olduğumuz Valimiz Mustafa Tutulmaz,

SGK ve Defterdarlık yetkilileri ile Selami

Çalışkan nezdinde Basın İlan Kurumu Afyonkarahisar

Şube Müdürlüğü ilgililerine teşekkür

ediyoruz.

 

Milletvekillerimiz adım atmalılar

Yurt dışında Türk dizileri müthiş ilgi görüyor.

Türkiye’nin ihracat kaleminde de dizilerimizin

gelirleri dişe dokunur seviyelere gelmeye başladı.

Dizi ihracatında dünya sıralamasında Türkiye

şu anda Amerikanın ardından ikinci durumda.

2008 yılında 10 milyon dolar civarında olan

ihracatımız, geçen yıl 350 milyon dolara ulaştı.

Türk dizileri rağbet gördükçe, bölüm başına fiyatları

da arttı. Son beş yıl içerisinde bölüm fiyatları

neredeyse 5 katına ulaştı. Türk dizi

ihracatçıları 2023 hedeflerinin 750 milyon dolar

olduğunu söylemekteler.

Fakat dikkat çekilmesi gereken bir durum var.

Bu yurt dışında bazı ortamlarda da dile getiriliyor.

Amerikan ve diğer ülkelerin yaptıkları filmleri,

dizileri izliyoruz.

Bu filmlerde kullanılan araçların, kullanılan

malların ve tüketilen ürünlerin markaları buzlanmıyor.

Bilakis Coca Cola ve diğer markaların ya ürünleri

ya da logoları - tabelaları bir şekilde filmlerde

yer alıyor. Buzlamak bir yana neredeyse o markanın

tanıtımı yapılıyor.

Ama bizim dizilerimizde nedense kendi markalarımız

buzlanıyor.

RTÜK ten kaynaklanan bir sıkıntı var.

Bazı dizilerde yayının başında yer alan ‘ürün

yerleştirme’ ibaresi dikkatinizi çekmiştir.

İşte bu ibareden dolayı RTÜK reklam bedeli

alıyor.

Çünkü bu dizilerde yer alan ürünlerin reklamı

yapılıyormuş.

Bu reklam bedelini ödemek istemeyen yapımcı

ve yayıncılarda ürünlerin üzerindeki markaları

buzlamaktan başka çare bulamıyorlar.

Böylelikle de bizim kendi markalarımızın reklamı

yapılamıyor.

Buna bir yol bulunmalı.

Özellikle yurt dışına yapılan ihracatlar düşünülmeli

ve markalarımızın daha da değerlenmesi

için başta Milletvekillerimiz olmak üzere bu konuda

adımlar atılmalı.

 

Aydın Doğan...

Dizilerden bahsetmişken...

KANAL D de yayınlanan iki dizi dikkatimi

çekiyor.

Birincisi VATANiM SENSİN.

Diğeri İSİMSİZLER.

Vatanım Sensin dizisi ikinci sezonunda.

Kurtuluş Savaşımız öncesi İzmir ve Ankara’da

yaşananlar tüm gerçekliği ile ekrana

yansıtılıyor.

Müthiş bir dizi.

Her bölümde duygu dolu sahneler

var.

Yüreğimizi kabartan, Türk’ün

merhametini anlatan ve Bayrağına

- Memleketine - Milletine

olan sadakatini gözler önüne seren

bir dizi.

Yurt dışında da rağbet görüyor

bu dizi.

İsimsizler dizisi de şimdiki Türk düşmanlarına,

hainlerine karşı verilen mücadeleyi

anlatıyor.

Vatanım Sensin ilk Kurtuluş Savaşımızı,

İsimsizler ikinci Kurtuluş Savaşımızı hiç bir şeyden

çekinmeden tüm dünyanın gözleri önüne

seriyor.

Bu dizileri yazmak, oynamak kadar finanse

etmek ve yayınlamak yürek ister.

KANAL D bunu yapıyor.

Aydın Doğan için her zaman her şey

söylenmiştir.

Ticari konuları bilemem. Kimseyi

de ilgilendirdiğini düşünmüyorum.

Fakat söz konusu vatan olunca,

Aydın Doğan’ın ne kadar hassas

olduğu görülüyor.

Vatan, Bayrak, Türk Milleti

denilince akan suları durdurduğu,

her şeyi göze aldığı ortaya

çıkıyor Aydın Doğan’ın.

İşte bu dizileri bile yayınlayabilmek,

finanse edebilmek bana göre

ayakta alkışlanacak bir vatanseverliktir,

milliyetçiliktir.

Teşekkürler Kanal D, Teşekkürler Aydın

Doğan.

 

Yargıtay’dan karar çıktı

Yargıtay 16. Ceza Dairesi hafta sonunda

ByLock ile ilgili gerekçeli kararını

açıkladı.

ByLock örgütle bağı ispatlayan bir

delildir’ denildi.

Hatırlarsanız Afyonkarahisar Cumhuriyet

Başsavcılığı da FETÖ/PDY ile ilgili

hazırladığı iddianamelerde aynı

hususa vurgu yapmıştı.

Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesi

Heyeti de verdiği kararlarda

buna vurgu yapmaktaydı.

ByLock’u örgüt bağı olarak kabul

ediyordu.

Şimdi Yargıtay 16. Ceza Dairesi de

aynı şekilde karar verdi.

Boşa mı dedik bugüne kadar...

Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı

ile Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza

Mahkemesinin iddianameleri ve kararları

içtihat niteliğinde’ diyorduk.

Ve bir hususu da tekrar ediyoruz.

Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı,

2. Ağır Ceza Mahkemesi ve

Afyonkarahisar Emniyeti FETÖ/PDY ile

mücadele konusunda Türkiye’de liderdir.

Hemde açık ara lider...

Afyonkarahisar’ın nüfusu ile diğerlerini,

FETÖ/PDY konusunda yapılan çalışmalar

açısından bir kıyaslayın.

16 bin isim incelendi bugüne kadar.

8 bin soruşturma yapıldı.

Bin iddianame yazıldı.

İki bin iddianame daha yazılmak

üzere çalışmaları tamamlandı.

Bin 800 ByLock kullanıcısı ile ilgili işlemler

tamamlandı.

Gaybubet Evleri konusu başta

olmak üzere pek çok konuda Afyonkarahisar

diğer İllere örnek çalışmalara

imza attı.

Daha 15 Temmuz yaşanmadan

önce Afyonkarahisar Emniyeti ve Cumhuriyet

Başsavcılığı FETÖ/PDY ile ilgili

gerçekleri ortaya koymuşlardı.

Kurtuluş Savaşının başladığı ve

Cumhuriyetin kazanıldığı bu kutsal

topraklar, ikinci Kurtuluş Savaşını da

başlatan bir İl...

Valimiz

hissetmiyor mu?

Daha kar yağmadı.

Havalarda çok soğuk değil.

Fakat akşamları şöyle çıkıp bir dolaştığınızda

hava kirliliği ciğerlerinize

doluyor.

Yürümekten öte, aracınızın içinde

bile hava kirliliği hissedilir halde.

Burnunuzun hissetmesine gerek

kalmadan da, gözle de görülüyor

hava kirliliği.

Yeşilyol da hem AFJET var, hemde

Doğalgaz.

Buna rağmen hava kirliliği inanılmaz

boyuta ulaşmış durumda.

Yeşilyolda durum böyleyse Afjet’in,

doğalgaz’ın olmadığı mahallelerde

durumun daha vahim olduğu

da aşikar.

Belediye Başkanı şehir içinde

oturmuyor artık.

Lüks villasında hava kirliliğinden

uzak yaşıyor.

Ama...

Valimizin konağı Ordu Bulvarında.

Acaba hiç görmüyormu hava kirliliğini,

hiç mi hissetmiyor ?

 

Taktik aynı...

FETÖcüler yine Esaldırmaya başladı.

Neymiş efendim Emniyet’te falanca

kişiye işkence yapılıyormuş.

Amaçları belli.

Soruşturmaları, davaları sulandırmak

istiyorlar.

Dikkatleri başka yönlere çekmek istiyorlar.

Bu FETÖcülerin bilinen taktiğidir.

Üzerlerine gidenleri, kendilerine engel

olanları itibarsızlaştırmak için ellerinden

geleni sistemli bir şekilde yaparlar.

Kim bunlarla mücadele ederse

onunla uğraşır bu hainler.

Baksanıza...

Açığa alınıp tutuklanan bir Emniyet

Müdürünün eşi şimdi diyor ki, ‘eşim yakında

başınıza Vali olarak gelecek.’

Bir diğeri önceki gün sosyal medyadan

Afyon Emniyetinde işkence yapılıyor

demekte.

Aradan bir buçuk yıl geçti...

Ama değişen bir şey yok.

O tarihleri bir hatırlayın.

Bu FETÖcüler gözaltına alınmaya

başlandığında...

Daha 15 Temmuz yaşanmadan...

Onlar teröristse bende teröristim

diye haykıran ile şimdi yukarıda yazdıklarımı

söyleyenlerin ne farkı var?

Bunların taktiği budur.

Geri adım attırmak, çekindirtmek,

konuyu özünden saptırtmak, yapılan itirafların

kamuoyunda farklı algılanmasını

sağlamak, mağduru oynamak...

Yiyen varsa buyursun yesin.

İşkence iddialarına gelince...

Gözaltına alınan tüm şüpheliler öncelikle

sağlık kontrolünden geçirilirler.

Daha sonra gözaltında oldukları her

gün tekrar sağlık kontrolüne tabi tutulurlar.

Ve eğer Adliye’ye sevk olacaklarsa,

Adliye’den önce yine sağlık kontrolüne

götürülürler.

Ve orada, doktor gerek gördüğü takdirde

ilgili polisleri kapının önüne çıkarır

ve o şüpheliyle özel olarak görüşür.

Bu kadar sıkı sağlık kontrolü varken,

mümkünmüdür işkence?

Söylenilenler Emniyetimize iftiradır.

FETÖnün bilinen taktiğidir...

 

 

Editör: TE Bilisim