2022 yılı Türkiye’de ve özellikle Afyon, Kütahya, Uşak, Manisa, İzmir şehirlerinde Zaferin 100.yılı olarak kutlanacak.

Zaferi kutlamak”… Bu ifadeyi basit kullanmayalım lütfen…

Çünkü zaferi kutlamak için, 100.yılın anlamını bilmek için zafere giden yolda “zulmü bilmek” gerekiyor.

Zulmü bilmeyenler zaferi anlayamaz.

***

15 Mayıs 1919’da İzmir, Yunanlar tarafından işgal edilmişti. Bu işgalin daha sonra iç kesimlere doğru yayılacağını az çok herkes biliyordu.

Bunlardan biri Ege’nin en ucunda Şuhut Belediye Başkanı Hocazade Mustafa Efendi idi. Yanına topladığı esnaf ve önde gelenlerle hemen bir tepki telgrafı çekti.

“Yüksek Sadarete… Yüzyıllardan beri İslam ve Türk olan İzmir’in işgali işitildi. Bu hal, mazlum ve masum insanların kanını akıtmaktan başka bir şey değildir…” şeklinde başlıyordu.

Tarihler Mayıs 1919’u gösteriyordu.

İzmir’den Afyon’un en ucuna kadar Yunan zulmü başlıyordu

***

Yunanlılar durmadılar. Uşak’a geldiler. Büyükoturak köyüne girdiler.

“Köyümüzün camisini hastane yaptılar. Bize birlikte ibadet yaptırmazlardı. Evimizin bir odasında biz, diğer odalarında Yunanlılar yatardı. Bize ormandan odun kestirdiler. Bunu trenlerle Yunanistan’a gönderiyorlardı. Bir gün yol yapmaya başladılar. Taş yoktu. Mezarlarımızın taşlarını kırdılar ve yol yapımında kullandılar. Bunu unutamam.”

Köyden İbrahim bu olaylara tanık olduğunda tarihler 1920’nin sonbaharını gösteriyordu.

***

Durmadılar ilerlediler.

Uşak’ın İkisaray köyüne geldiler.

“Yunanlar bize işkenceye başladılar. İstedikleri şey para idi. Bize para bulun, diyorlardı. Bütün köyü kadın erkek çoluk çocuk meydanda topladılar. Biz yok, dedik. Üzerimizi aradılar, bulamadılar. Sonra kadınların üzerini aramaya başladılar. Bir erkek araya girdi. ‘Kadında ne gezer para, onları aramayın’dedi. Yunan askeri silahını ateşledi, vurdu.”

Köyden Avni, bu olayı anlattığında Batı Anadolu alev alev yanıyordu.

***

Durmadılar…  Başka bir köye geldiler…

Kadınları erkekleri bir meydanda topladılar.

Bu Türk kızları, kadınları çok çirkin” dedi bir Yunan askeri...

Evet, öyleydi.

“Genç kızlarımız, kadınlarımız, kendilerini korumak için yüzlerine kömür sürüp eski elbise giyerek çirkinleşmek suretiyle korunmaya çalışıyorlardı.” diye açıkladı bu durumu zaferden sonra köyden Hasan Efendi.

***

Durmadılar…

Kütahya’ya, Dumlupınar’a geldiler.

“Yunanlılar köyümüze geldi. Bize eziyet etmesinler diye söğüdün dalına bir çarşaf bağladık. Evlerde ne varsa topladılar. Akşamları ise tütün alıyorlardı. Bizim eve geldiler. Biz yatıyorduk. Kapıdan içeri altı asker girdi. Annemle kapıya çıktık. Ne arıyorsunuz, dedim. Annem odunla bir askerin yanı başına vurdu. Diğer asker tabancayı çekti ve ateş etti. Annem ‘yaralandım’ dedi ve öldü.”

Ve öldü…

Söylemesi ve yazması ne kadar basit gibi geliyor… Okuması da öyle mi?

Çünkü Dumlupınarlı Osman’ın annesi, gözlerinin önünde öldürüldü.

***

Durmadılar…

Afyon’a doğru ilerlediler. Akören’e geldiler. Vakit öğle üzeriydi… Yunan askerlerinin atlarının sesi köy meydanından duyuluyordu... O sırada imam öğle ezanını okumak için minareye çıkmıştı. İmam ezanını okuyuncaya kadar bir Yunan askeri gitti, imamı camiden çıkardı ve Yunan komutanının önüne getirdi. Ve ne yaptılar biliyor musunuz? ‘Sen halkı Kuvay-i Milliye’ye çağırıyorsun’ diyerek önce imamı, daha sonra yirmi beş kişiyi öldürdüler; köyü de yaktılar…

Karahisar kalesi “kara” günlere tanık etmeye hazırlanıyordu.

***

Durmadılar…

Sincanlı ovasına girdiler ve her yere yayıldılar. Eyice köyüne de geldiler. Bir gün karınları acıktı… Bir Türk evinin kapısını çaldılar.

Karnımız aç, bize ekmek ver” dedi Yunan askeri kapıyı açan erkeğe.

İçeri gitti, ekmek getirdi ve Yunan askerine verdi. Yunan askeri ekmeği çantasına koydu. Çıkarken “Adın ne senin?” diye sordu Yunan.

Kapıyı açan adam cevap verdi, adını söyledi.

Yunan askeri omzundaki silahını indirdi, kendisine ekmek veren adamı süngüledi.

Adamın adı Kemal idi.

***

Durmadılar… Afyon merkezine geldiler, yerleştiler.

Ya malınızı vereceksiniz ya canınızı.’ dediler.

Yunan askerleri Afyon’da kurulan kadınlar pazarında kadınlarımız ile alay ettiler.

Köylerde kadınlarımıza çamaşırlarını yıkattılar.

Köylerde topladıkları erkeklere zorla birdirbir oyunu oynatıp eğlendiler…

Cami minareleri bombalandı… Bayram namazını izin alıp kılan Türklerin zulüm hikayeleri kaldı geriye.

***

Harman zamanı köylerde tarladaki ürüne el koydular. Köylerde yetişen ne varsa aldılar.

Yağmalar başladı. Sığır, koyun, keçi, manda, tavuk ne buldularsa alıp götürdüler.

Afyon kalesinin giriş kapısındaki tarihi kitabeyi bile söküp aldılar.

***

Devletin resmî belgelerinde hepsi var, savaştan sonra raporlar tutulmuş. Köy köy, şehir şehir… İnsan ve mal kaybı… Yapılan eziyetler… Sürgün edilenler… Esir edilenler… Kadınlara yapılanlar… Çocuklara yapılanlar.

Ve daha neler neler!

***

Size anlatabileceğim o kadar çok zulüm hikayesi var ki…Bu satırlarda yazmaya benim utandığım zulümler!

Ama…

Bir o kadar da-hatta daha fazla- zafer hikayesi de var.

Bu satırlar el verdikçe, dilim döndüğünce anlatacağım, yazacağım…

Zulmü bilmek, zaferi, 100.yılı anlamlı kılacak.

Zafer hikayelerinde görüşmek üzere…