ODAK Yazarı Ertuğrul Sevim, “Burcu Köksal’a Haksızlık Yapanlar Kervanına Katıldım” başlıklı köşe yazısını kaleme aldı.
İŞTE O YAZI;
Geçtiğimiz gün Odak Gazetesi internet sitesinde yayınlanan köşe yazımda Afyonkarahisar’daki çölyak hastalarının yaşadığı güçlükleri konu alan bir yazı kaleme aldım ve belediyeden bu konuda destek talep ettim.
Yazı yayımlandıktan sonra yazının muhatabı ile yapılan bir görüşme, “iyi niyetle yapılan bir eleştiri”nin, farkında olmadan haksızlığa dönüşebileceğini bana yeniden hatırlattı.
Olayın gelişimi tamamen tesadüf eseri olmuştu. Geçtiğimiz haftanın iki gününü Afyon Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hastanesi’nde (AFSÜ) bir yakınımın tedavi süreci nedeniyle geçirdim. Bu süreçte AFSÜ Başhekimi Prof. Dr. Aydın Balcı hocamızın yakın ilgisine, samimi yaklaşımına ve hastanenin geleceğine dair umut veren planlamalarına bizzat şahit oldum. Ayrı bir yazının konusu olacak bu bilgileri yakında bu köşede bulabilirsiniz.
Hastanede geçirdiğim bu zamanın sonlarına doğru, çölyak hastası çocuğu olan bir annenin derdini bir meslektaşı ile paylaştığına şahit olmamız, meseleyi bambaşka bir yere taşıdı. Bu annenin, Belediye Başkanı Burcu Köksal’dan çölyaklı aileler için görüşme talep ettiğini; fakat özel kaleme ulaşmakta zorlandıklarını söylemesi üzerine notlar aldım. Ses olmak istedim. Yazımı da bunun üzerine yazdım.
Fakat yazı yayımlandıktan hemen sonra telefonum çaldı. Arayan Burcu Köksal’ın ta kendisiydi.
Köksal, çözüm odaklı, sakin ve net bir dille şunları anlattı:
Göreve gelir gelmez, Afyon’daki çölyaklı ailelerle temasa geçmiş. Belediye sosyal desteklerinde glutensiz ürün desteği zaten başlatılmış. Dernek, başkana yaptıklarından dolayı teşekkür plaketi takdim etmiş. Ankara Büyükşehir Belediyesi ile iş birliği yapılarak, orada çölyaklılara sunulan model ne ise Afyon’da da uygulanmaya başlanmış. Ve en önemlisi: “Çölyaklı aileler görüşmek isterse, hemen randevu verelim. Numara gönderin, özel kalem gerekli talimatı alsın.” dedi.
Telefonu kapattığımda içimde bir sızı vardı.
Çünkü benim niyetim hak aramak olsa da, yazının bıraktığı hava “hiçbir şey yapılmıyor” gibiydi. Ve bu, haksızlıktı.
Burcu Köksal, bu şehirde yıllardır istediğini yapanı değil, halkın derdini duyanı temsil eden bir siyasetçi profilinde. Eleştirilmeyecek diye bir şey yok; biz eleştirmeye de devam edeceğiz. Ama eleştiri tam bilgiyle, doğru yerden, hakkaniyetli bir dilden olmalı. Aksi halde, insan farkında olmadan, “yıpratma kampanyasına” katkı yapanlardan biri oluveriyor.
Bu dönemin en büyük problemi belki de bu:
Birbirimizin sözünü değil, birbirimizin yükünü taşımayı unutuyor olmamız.
Ama yine de mesele bitmiş değil. Çölyaklı ailelerin destek ihtiyacı devam ediyor.
Belediyeden gelen destek iyi — fakat yeterli değil.
Bu mesele yalnızca belediyenin değil;
Valiliğin, kaymakamlıkların, sosyal yardımlaşma vakıflarının, STK’ların, hatta özel sektörün omuzlaması gereken bir sorumluluk.
Bir dilim ekmeği herkes yiyebilsin diye, bu şehre biraz daha omuz lazım.
Ben ise bugün, şu cümleyi açıkça yazıyorum:
Haksızlık ettiysem, düzeltiyorum.
Çünkü mesele egomuz değil.
Çünkü mesele siyaset değil.
Mesele insan.
Ve bu şehirde insanın yükünü gören bir başkan varsa, bunu söylemekten kaçınmak değil, söylemek gerekir.
Bugün öğrendim:
Bazen adalet, bir telefon konuşmasının ardından başlar.
Bazen hakikat, bir yargıyı bırakabildiğinde görünür olur.
Ve bazen insan, kendi yanılgısını yazıya dökebildiğinde gerçekten gazeteci olur.


