Türkiye, son 20 yılda savunma sanayiinde ulaştığı seviyeyi söylem değil rakamlarla tanımlar hâle geldi. Açıklamalara göre artık yalnızca ithalat yapan değil, ihracatta sınıf atlayan bir ülke tablosu öne çıkıyor. Bu süreçte kurumlararası koordinasyon ve stratejik planlama “sektörleşmiş savunma sanayii” kavramını doğurdu.
İhracat rakamları bunun en güçlü göstergesi olarak aktarılıyor. 2002’de 248 milyon dolar olan savunma ve havacılık ihracatı, 2024’te 7,154 milyar dolara ulaştı. Bu artış yalnızca sayı değil, kabiliyet ve kabul görme göstergesi diye değerlendiriliyor.
Türkiye bugün 185 ülkeye yaklaşık 250 farklı ürün satabilen bir savunma oyuncusu. Bu tablo artık iç pazar odaklı bir üretimden öte “küresel pazar payı elde eden” bir Türkiye’yi işaret ediyor.
“YERLİLİK %20’DEN %80 ÜSTÜNE ÇIKTI” VURGUSU
Yerlilik oranının %20’lerden %80’lerin üzerine yükselmesi resmî kaynaklarda “stratejik eşiğin kırılması” olarak tanımlanıyor. Yerlileşme, yalnızca platform gövdeleri değil kritik alt bileşen düzeyinde de ölçülüyor.
Elektro-optik sistemler, radar blokları, kızılötesi algılayıcılar ve harp başlıkları gibi bileşenlerde yerlilik artık ürünleşmiş pozisyona geçti. Bu bileşenler test ediliyor, sertifikasyon alıyor ve aktif sahada kullanılıyor.
Bu gelişimin KOBİ tabanına yayıldığı vurgulanıyor. Tek bir tekel değil, tabana yayılan teknoloji üreticisi ağıyla “ekosistem modeli”ne geçildiği belirtiliyor.
SİHA PAZARI VE YAPAY ZEKÂ ENTEGRE GÜÇ
Bayraktar TB2, Akıncı, ANKA gibi platformlarla Türkiye dünya SİHA pazarında rakiplerinin önüne geçti. Açıklamalara göre en yakın rakibinin üç katı büyüklüğe ulaşan pazar payı elde edildi.
Bu platformların yalnızca uçan araç değil, algoritma – sensör – mühimmat üçlemesi ile komple sistem olduğu aktarılıyor. Yapay zekâ destekli hedef tespiti ve sensör füzyonu alanlarında Türkiye’nin derinleştiği vurgulanıyor.
SİHA pazarının doygunluk değil “sürekli evrilen bir savaş alanı segmenti” olduğu belirtiliyor. Türkiye’nin artık bir sonraki dönem olan otonom sürü platformlarına geçiş yatırımı yaptığı ifade ediliyor.
KAAN – MOTOR RİSKİNE KARŞI 3 AŞAMALI STRATEJİ
Milli Muharip Uçak KAAN’ın takviminde resmi gecikme olmadığı özellikle ifade ediliyor. Motor lisans senaryosu baştan hesaplanan bir konu olarak tanımlanıyor.
Prototip uçuşların F110 motorla gerçekleştirilmesi stratejik geçiş olarak aktarılıyor. Yerli turbofan için yürütülen TF6000 – TF10000 hattı orta vadeli yerli motor fazı olarak kayda geçiyor.
Ayrıca tek tedarik zincirine bağımlı kalmamak için çoklu seçeneğe dayalı alternatif motor entegrasyonu planı da senaryolaştırılmış şekilde ilerliyor.
ALTAY’IN GECİKME NEDENİ: LİSANS ENGELİ
ALTAY tankı için yaşanan gecikmenin teknik zafiyet değil, Almanya’nın güç grubu ihracat lisansı engeli olduğu net şekilde kayda geçiriliyor. Bu durumun global ölçekte tank geliştiricilerin çoğunun yaşadığı bir süreç olduğu anlatılıyor.
Bu süreçte Türkiye hem kısa vadeli tedarik hem yerli motor geliştirme hattını paralel yürüttü. BMC Power tarafından geliştirilen BATU motorunun test fazına geçmesi de yerli güç grubu hedefine yönelik önemli eşik olarak görülüyor.
Resmî bilgilere göre ALTAY’ın TSK’ya ilk teslimi 28 Ekim 2025’te gerçekleştirildi ve seri dizi akışı başladı.




