Büyük düşünen Kayseri...

 

Kayseri denince akla ‘Ticari zeka’ gelmekte ilk anda.

Ben de böyle algılardım hep.

Birçok fıkraya konu olmuştur Kayserilinin ticari zekası, aklı.

 

İki kere iki kaç eder? diye sormuşlar Kayseriliye.

El cevap...

Alırken mi, satarken mi?

 

Bu konuda yüzlerce, binlerce fıkra-hikaye vardır.

Boşuna çıkmıyor bu fıkralar, hikayeler.

Kayseri’de yapılan kazılarda binlerce yıl öncesine ait ticari senetler, sözleşmeler bulundu.

Helenistik dönemde ihracatta kullanılan mühürler ve benzeri eserler Kayseri Müzesi'nde sergilenmekte.

 

Kayseri denince hepimizin aklına ticaretin gelmesi boşuna değil yani.

 

Ama bence ticaretiyle öne çıkmasının ötesinde Kayseri'nin başka önemli bir özelliği daha var.

Hayırseverliği, her şeyi devletten beklememesi...

 

Neden böyle söylediğimi, yazımın sonunda daha iyi anlamış olacaksınız.

*

Valimiz Gökmen Çiçek Kayseri’ye atandığında O’nunla o gün tekrar gitmiştim Kayseri’ye.

Daha önce de Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Başkanı dostum, merhum Veli Altınkaya’nın davetiyle bir program için gitmiştim.

Son bir yıl içerisinde de kaç kez gittiğimi hatırlamıyorum.

Kayseri’ye her gittiğimde bir konu daha da ilgimi çekiyor ve bunu nasıl başarıyorlar? sorusuna cevap arıyorum.

 

Kayseri’de çok büyük yatırımlar var.

OSB’lerden Üniversitelere, kamu kurumlarının yatırımlarından özel sektör yatırımlarına kadar inanılmaz çapta bir yatırım mevcut Kayseri’de.

Bu konuları konuşurken, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Mehmet Özhaseki dedi ki;

Mehmet Bey, Kayseri’deki Üniversitelerdeki binaların ancak %10’u devletimiz tarafından yapılmıştır, %90’ı Kayserili tarafından yapılmıştır.’

 

Sadece Üniversiteler mi...

Hayır.

Aklınıza hangi kurum gelirse...

Bilin ki o kurumun Kayseri’deki pek çok binası ve diğer yatırımlarında Kayserilinin katkısı var.

Hem de öyle az bir katkı değil bunlar.

*

Yine böyle bu tür konular ile ilgili olarak geçtiğimiz Cuma günü Kayseri’deydi Bakanımız Özhaseki.

Bakanımız ve Valimiz, benim de Cuma günü Kayseri’ye gelmemi istediler.

Devlete karşı gelinmez elbette.

Gittim.

İyi ki gitmişim...

Gördüklerim, duyduklarım beni bir kez daha çok mutlu etti.

Hem mutlu oldum, hem de biraz kıskandım doğrusu Kayseri’yi.

*

Bağımlıların rehabilitasyonu ile ilgili bir merkezin temel atma törenine gittik ilk olarak Valimizle.

Bakanımız Özhaseki mesajını herkese çok net verdi oradaki konuşmasında.

Kayserili iş adamlarına teker teker teşekkür ederken öyle güzel konuştu ki...

Hepimiz duygulandık.

 

Kayserililer gerçekten uyanık.

Valimiz Gökmen Çiçek’e ‘Bu proje altı ayda biter değil mi Sayın Valim?’ diye sordular.

Valimiz müthiş zeki bir insan...

Gol amaçlı gelen soruyu aynı şıklıkta karşı kaleye gol olarak yolladı;

Hızlı bitmesi birazda siz değerli işadamlarımıza bağlı. Hedefimiz bir yıl içerisinde her şeyi ile tamamlamak ve hizmete açmak.’

*

Cuma namazımızı hep birlikte Erciyes Üniversitesinin ikinci camisi olan Hacı Bayram Sanık ve Evladları Camisi'nde kıldık.

Bu cami de Kayserili Hayırsever Aile tarafından yapılarak, üniversiteye bağışlanmış.

*

Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Fakültesindeyiz.

Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Altun bir selamlama konuşmasının ardından sözü Tıp Fakültesi Dekanı'na verdi.

Gevher Nesibe Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemal Alper Kemaloğlu konuşmaya başladı.

Eski Roma sözüyle başladı konuşmasına Dekan;

Yavaşca acele ediyoruz.’

Ne demek istediğine konuşmasının ilerleyen bölümlerinde açıklık getirdi Dekan Kemaloğlu.

 

Konuşmasında Fakülte Hastanesinin ihtiyaçlarından bahsedeceğini sanmıştım dekanın.

Yazının başında dedim ya, ‘Büyük düşünüyor Kayseri.’

Dekan Kemaloğlu öyle üç beş cihaz falan istemiyordu.

 

7 bin 500 m2’lik bir bina talebiyle başladı söze.

Normal bir bina olarak düşünmeyin Dekan Bey'in talebini.

Maliyeti tam 108 milyon TL.

Bunu da belirtti bu binayı talep ederken.

 

Sadece bu kadar değildi dekanın talebi...

Dedi ki;

Türkiye’de simülasyon merkezi olan üç üniversite var. Biz de dördüncüsü olmak istiyoruz.’

Maliyeti?’ diye sordu Bakanımız Özhaseki...

1 milyon Euro’ cevabını verdi Dekan Kemaloğlu, çok da önemli bir şey değil dercesine bir ifadeyle.

Çok hoşuma gitti Dekan Cemal Alper Kemaloğlu’nun ses tonu, cümleleri ve konuşmasındaki mesajları.

O konuşurken Rektör Altun’a dikkat ettim.

Yaslanmış koltuğuna, büyük bir keyifle izliyordu dekanını.

Takım çalışması işte bu’ dedim içimden.

 

Dönelim tekrar Dekan Kemaloğlu’nun isteklerine...

Laboratuvarın mevcut halini gösterdi slaytta.

Sonra okuma salonunu.

Ve...

Yapılmasını istedikleri laboratuvar ve okuma salonunun görselleri üzerinde bilgi verdi konuklara.

 

Bitmedi...

Hastane girişimiz aslında bizim vitrinimiz. Bin 769 m2’lik bir projemiz var.’

Bakan Özhaseki’den yine bir soru...

Bütçesi?

Cevap...

25 milyon TL Sayın Bakanım.’

 

Dekan Kemaloğlu, Bakan Özhaseki ile Vali Çiçek ve diğer konukların ilgi ile dinledikleri ve hepsinin notlar aldığını görünce patlattı günün bombasını...

Yeni bir Tıp Fakültesi Hastanesi daha kazandırmak istiyoruz.’

Bütçesi mi...

Ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.

 

Dedim ya...

Büyük düşünüyor Kayseri.

 

Ve bir not...

Tüm bunlar, bu talepler için devletten bir beklenti yok.

Hemen hepsi o anda orada bulunan iş adamlarının bilgisine, ilgisine sunulmakta.

*

 

Kimler vardı orada derseniz...

 

Dokuz iş adamını davet etmiş Bakanımız Özhaseki ve Valimiz Çiçek.

 

Birkaçını söyleyeyim...

Türkiye’deki Radisson Otellerinin sahibi Çetinsaya ailesinin büyüğü Süleyman Çetinsaya, Harun Yavuz, Celal Poyraz, Yaşar Küçükçalık.

*

Bakanımız Mehmet Özhaseki’nin katıldığı tüm toplantılar çok neşeli geçer.

Çünkü...

İkili diyalogları ile monotonluğu kırar ve o anki konuyla ilgili pek çok anekdotu olduğu için Bakanımızın, bunlardan birkaçını yeri geldikçe anlatır ve hem orada bulunanlara vermek istediği mesajı verir, hem de neticeyi anında alır.

 

İşte o günkü toplantıda böyle anlar da yaşadık.

 

İş adamı Harun Yavuz’a özel olarak teşekkür etti Bakanımız Mehmet Özhaseki;

Şanslı bir ailesiniz. Yaptığınız Kanka Hastanesi çok dua alıyor. Allah razı olsun.’

 

Kanka Hastanesi nedir? diye yanımdaki arkadaşıma sorduğumu anladı sanırım Dekan Kemaloğlu ve açıkladı;

Kanka, gençler arasında söylenilen anlamıyla değil bizde.

Kan Kanserli Hastalar Hastanesi.’

 

O hastanenin yapılmasını sağlayan kişi Bakanımız Mehmet Özhaseki.

 

Bir gün yine böyle bir Kayseri’deki programda ilgililer kendisine anlatıyorlar bu projeyi ve hastanenin önemini.

O tarihlerde ilk Bakanlık dönemi Özhaseki’nin.

 

İş adamı Harun Yavuz kısa bir süre önce Bakan Özhaseki’ye Kayseri’de bir cami yaptırmak istediklerini ifade ederek, ‘Camiyi nereye yapalım?’ diye sorduğunu hatırlıyor.

 

Ankara’ya dönüyor ve arıyor Harun Yavuz’u.

 

O görüşmeyi ve Kanka Hastanesini Harun Yavuz anlattı...

 

Bir gün telefonum çaldı.

Arayan Mehmet abi.

Buyur abi dedim.

Oğlum iyi bir iş var.

Bunu sana verelim.

İsteyen çok kişi var ama, bunu sana verelim.

O an Mehmet abi Çevre Şehircilik Bakanı.

Bana Çevre Bakanlığının bir işini verecek sandım.

İş nedir abi, büyüklüğü nedir? diye sordum.

Küçük bir iş ama, sana yakışır. Dediğim gibi isteyen çok ama, sen yap isterim dedi Mehmet abi.

Tamam abi yaparız, sen öyle uygun gördüysen, mahcup etmeyiz seni dedim.

Sonra tekrar sordum, iş nedir abi?

Hayır işi dedi.

Tamam abi dedim ama, ben en başta ne düşünmüştüm, ne oldu diye de içimden geçirirken aklıma geldi, abi nasıl bir hayır işi, cami konusu dimi dedim.

Oğlum namaz her yerde kılınır.

Bu hastane işi.

Çok büyük değil.

2 bin m2 kadar bir şey dedi Mehmet abi.

Rakamı belli mi abi? dedim.

5 milyon TL kadar bir şeydir tahminimce dedi.

Tamam abi sen nasıl emredersen dedim ve telefonu kapattık.

 

Harun Yavuz anlatmaya devam edecekti, Bakanımız Özhaseki girdi söze...

 

Bu tür işlerde en başta biraz da küçük göstermek gerekir. İşe başladıktan sonra başlayan kişi daha da şevklenir ve bitirir tüm projeyi, ya da bir başka dost da yardım eder, bir ucundan tutar.

 

Harun Yavuz anlatmaya devam etti...

Bu Kanka Hastanesi işine 2 bin m2 diye başladık, 10 bin m2 yaptık.

Bakanımız 5 milyon TL civarında demişti...

Hastane işi, özellikle de böylesine bir hastane normal işin en az dört misli bedele çıkan bir iş.

10 milyon doları geçti maliyet.

 

Harun Yavuz bu hastane işine başladıklarında bir arkadaşının yanına gelerek söylediğini aktardı, hepimiz duygulandık...

 

Bizim bu Kan Kanserli Hastalar Hastanesini yapacağımızı duyan bir arkadaşım yanıma geldi.

Mimar kendisi.

Dedi ki, bu hastanenin tüm projesini ben çizeceğim ve tek kuruş almayacağım.

Peki Allah razı olsun dedim kendisine.

Sonra öğrendim ki...

6 yaşında bir evladı varmış ve maalesef kan kanserinden ölmüş.

 

Bu sözleri aktarınca Harun Yavuz etrafıma baktım.

Acaba bir tek benim gözlerimden mi yaş akıyordu...

Hayır...

Salondaki hemen herkesin gözleri buğulanmıştı, bazıları mendille gözlerini silmekteydi.

*

Süleyman Çetinsaya, Kayserililerin hayırseverliğinin başka illerdeki arkadaşları tarafından gıpta ile izlendiğini ve bunu nasıl başardıklarını sorduklarını söyledi.

Bir anısını da anlattı...

 

Bir gün Mardinli arkadaşlarım bizim Kayseri’deki bu hayır işlerimizi sordular.

Gel bize ve anlat, bu işler Kayseri’de nasıl oluyor? dediler.

Gittim onların çok güzel yapılmış sosyal tesislerine, İstanbul’daki.

Anlattım.

Dinlediler pür dikkat.

Hepsi heyecanlandı.

Tamam biz de yapacağız sizin gibi dediler.

Ben de dedim ki o anda onlara...

Siz dokuz Mardinli bir araya gelin, o hayır işine başlayın ben de onuncu olarak geleceğim yanınıza, ne gerekirse destek olacağım.

Dokuzunuz bir araya gelince arayın beni dedim.

Aradan epey zaman geçti.

Dokuz Mardinli bir araya gelememiş olsalar gerek, beni aramadılar daha.

 

Bir Kayserili seslendi o anda Süleyman Çetinsaya’ya...

Abi madem Mardin bir araya gelemedi, sen oraya ayırdığını şimdi buraya tahsis et.

Tamam dedi Süleyman Çetinsaya.

Mütevazi bir şekilde.

*

Toplantıda Kayseri’deki bazı holdinglerin kayyumları da vardı.

Bir ara Mehmet Özhaseki o CEO’lardan birisine seslendi.

Nedir elindeki o domates?

Afyon domatesi, Sayın Bakanım cevabı geldi CEO’dan.

Valimiz Gökmen Çiçek biliyordu o domatesi, ama Bakanımız bilmiyordu.

Aslen Rizeli olan Serdar Kasırga girdi söze;

Ben üretiyorum Afyon'da Sayın Bakanım. Orada ürettiğim domates bu. Türkiye’nin en iyi domatesi Afyon'da üretiliyor.’

 

Neden Afyon'da? diye sordu üniversite heyetinden bir kişi.

Cevap Serdar Kasırga’dan...

 

O tarihte canavar gibi bir Vali vardı Afyon'da. Gel burada jeotermal su var. Yatırım yap Afyon'a ve domates üret dedi. Biz de gittik ve şimdi Türkiye’nin en güzel domatesleri üretiliyor topraksız serada Afyon'da’ dedi.

 

Bakanımız Mehmet Özhaseki ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanımız Memduh Büyükkılıç Valimiz Gökmen Çiçek’e döndüler ve tebrik ettiler.

*

Toplantının sonlarına geliniyordu.

Ama kimse o toplantı bitsin istemiyordu.

Çok neşeli, zevkli ve ufuk açıcıydı...

 

Mehmet Özhaseki dedi ki...

Arkadaşlar, arkamızdan gelecek tek şey yaptığımız hayırlardır.

Unutmayalım ki biz ne kadar verirsek Allah daha fazlasını verir bize.

 

Bunu dedikten sonra anlattı...

Bir Kayseriliye birisi sormuş.

Ya sen sürekli hayır işi yapıyorsun; ama hiç malın mülkün eksilmiyor. İnadına daha da çoğalıyor.

Nasıl oluyor bu iş?

Cevap vermiş Kayserili.

Ya arkadaş bir inatlaşmadır, yarıştır gidiyor.

Sonunda ben galip gelemedim.

Sormuş arkadaşı, kimle yarışa girdin?

Allah ile yarışa girdim diyor Kayserili.

Hayretle dinliyor karşıdaki, Kayserili de anlatmaya devam ediyor.

Ben verdim Allah da bana verdi.

Ben daha çok verdim, Allah da bana daha çoğunu verdi.

Böyle yarış ettik.

Sonunda Allah galip geldi elbette.

Allah ile yarış olur mu?

Ama demiş ilave etmiş Kayserili.

Ben vermeye halen devam ediyorum.

Ömrümün sonuna kadar da devam edeceğim.

Arkamızdan gelecek olan tek şey, bu dünyada yaptığımız hayırlardır.

 

Bakanımız Özhaseki sözlerini bitirdiğinde İstanbul’dan gelen dokuz Kayserili iş adamı hep birlikte söz aldılar ve;

Hepimiz üstümüze düşen neyse yapacağız. Bakanımız emreder, biz yaparız.’

*

Rektör Altun ve Dekan Kemaloğlu’nun yüzleri gülüyordu.

Mutluydular.

Bakan ve Vali ile Büyükşehir Belediye Başkanı da mutluydu.

O sırada Rektör Altun, Bakan Bey'in kulağına eğilip son vuruşu yaptı;

Sayın Bakanım Üniversiteye Milli Emlak’tan geçecek birkaç parça arazi vardı. Uygun görürseniz, onları halletseler.’

 

Bana ve Valimize doğru döndü Bakanımız.

Bir kıymalı yedirdiler, canımızı aldılar’ dedi orada yediğimiz etli pideye atıfta bulunarak.

Sonra Rektöre döndü, ‘Tamam bakarız’ diyerek Rektörün uzattığı listeyi aldı Bakanımız Özhaseki ve üniversiteden ayrıldık.

*

Bir not daha aktarayım...

Bakanımız Mehmet Özhaseki Kayseri’de bugüne kadar dört kez hayırseverler zirvesi yapmış.

Bu zirvelerde bugüne kadar Kayseri için yapılan hayır miktarı...

Tam 1 milyar dolar.

 

Büyük düşünen Kayserili gibi olalım temennimle...

*

*

*

 

GÜNÜN SÖZÜ

 

At binenin, kılıç kuşananın.