Aslında bayram sonu yazı yazmayı planlamıştım.
Geçtiğimiz hafta Azerbaycan’da idik.
Azerbaycan notları epey fazlaydı.
Bayram telaşı içerisinde yazılara fazla vakit ayıramayacaktım, bayram içerisinde rahat rahat yazarım diyordum ama...
Bugün için bu yazıyı yazmak gerekti.
Çünkü...
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmak istemedim.
Hani derler ya...
Bir yanlış karşısında; ya elinle o yanlışı düzeltmek veya yanlışa gideni durdurmak,
Ya dilinle müdahale etmek,
Ya da bu ikisi de mümkün olamıyorsa, kalbinle o yanlışın olmaması, karşındaki kişinin yanlışa gitmemesi için dua da bulunmak gerekir...
İşte bu nasihattan yola çıkarak, bugün bir hususta elimden geldiğince, dilim döndüğünce bir gazeteci olarak, Afyonkarahisar’da yaşayan bir birey olarak bir yanlış karşısında görevimi yapmak istiyorum.
*
Yazının başlığındaki Yiğidi öldürmeyelim, hakkını da yemeyelim sözünün doğrusu Yiğidi öldür ama hakkını da yeme şeklinde.
Ben bu söze karşıyım.
Ne yiğidi öldürelim, ne de hakkını yiyelim.
Neyi paylaşamıyoruz ki...
Ölümlü dünya.
*
Neden bugün böyle bir yazı yazıyorum?
Şundan dolayı...
Bir süreden beri Valilik Özel Kalem Müdürümüz Sezai Pala hakkında bazı haberler ve paylaşımlar yapılmakta.
İlk paylaşımda, bu paylaşımı yapan meslektaşımın bir konuya sinirlendiğini ve o anki sinirle Sezai Pala’ya yönelik böyle bir paylaşımda bulunduğunu, daha sonra da oturup konuşup düzelteceğini düşünmüştüm.
Ama sonradan bu paylaşımlar devam etti ve maalesef dünde bir haberde yine Sezai Pala’nın ismi verilerek adeta itibarsızlaştırmaya çalışıldığını gördüm.
O paylaşımları ve haberleri yaptıran meslektaşımızı tanırım.
Aslında iyi niyetli bir kişi.
Dost olduğu kişileri sonuna kadar bırakmayan bir kişiliği var.
Ama nedense bir konuyu takıntı haline getirdiğinde gözü bir şey görmüyor.
Keskin sirke küpüne zarar verir misali, bir an önce O’nu tanıdığımız ve takdir ettiğimiz kişiliğine dönmesini arzu etmekteyim.
*
Sezai Pala’yı yaklaşık 25 yıldır tanırım.
Rahmetli Emniyet Müdürümüz Natık Canca’nın en güvendiği ve sevdiği polislerinden birisiydi.
Valilik Özel Kaleme geçtiğinden itibaren irtibatımız daha da arttı kendisiyle.
Afyonkarahisar’da beş Vali ile çalıştı.
En son Valimiz Kübra Güran Yiğitbaşı kendisine, vekaleten yürüttüğü Özel Kalem Müdürlüğü görevinde asaletini verdi.
Bu çok önemli bir takdirdir.
Bir güvenin eseridir.
Liyakatinin tescilidir.
İlimizin her şeyinin güvenildiği Valimiz Kübra Güran Yiğitbaşı’nın Özel Kalem Müdürüne böyle bir takdirde bulunması, her şeyden öte hepimizi mutlu etmektedir.
Çünkü...
Sezai Pala bu güvene layıktır.
Hepimiz insanız.
Elbette görevimiz gereği birilerinin hoşuna gitmeyecek hareketlerimizde olacaktır.
Herkesi memnun etme imkanımız kesinlikle yoktur.
Valilik Özel Kalem Müdürlüğü görevi gibi bir sorumluluğu da herkesin taşıması asla mümkün değildir.
Ve böylesi görevler maalesef, çokta düşman kazanılan görevlerden birisidir.
Tıpkı Gazetecilik gibi...
*
Gelelim bahsettiğim haberlerdeki bir iki hususa...
Özel Kalem Müdürleri, Koruma Müdürleri ve bazı ilgililer bağlı oldukları Makamdaki kişinin her programlarından kendi alanlarıyla ilgili konularda birinci derece sorumludurlar.
İster Cumhurbaşkanımızın, ister bir Bakanımızın, ister Valimizin, isterse Belediye Başkanımızın Özel Kalem Müdürü olun...
Özel Kalem Müdürü, eğer toplantı ve program sıralı koltuklar şeklinde ise;
Direkt olarak Makam sahibinin tam arkasındaki koltuk veya o tam arkasındaki koltuğun yanındaki koltukta olmak zorundadır.
Ya da Makam sahibinin kendisini direkt olarak görebileceği göz hizasında olmak durumundadır.
Bunun aksi kesinlikle mümkün değildir.
O haberde bahsedildiği gibi Valilik Özel Kalem Müdürü Sezai Pala vekaleten yürüttüğü görev asaleten kendisine verildikten sonra A protokolün oturduğu koltuklarda oturuyor değildir.
Protokol kuralları gereği Özel Kalem Müdürünün yeri her zaman yukarıda belirttiğim şekildedir.
İkinci bir haberde yer alan, Özel Kalem Müdürü Sezai Pala’nın dünkü programda oturduğu, Basın Mensuplarının ayakta kaldığı şeklindeki ifade de sanki biraz gözün üstünde kaşın var misali bir zorlama itham olmuş diye düşünüyorum.
Çünkü...
Afyonkarahisar Valiliği o programda ev sahibi değildir.
Programın ev sahibi Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odasıdır.
Kaldı ki, ben hiç bir gazetecinin yer bulamadığını da görmedim.
Hatta gelen Gazeteci sayısı biraz fazla olunca, ev sahibi kurumun bazı ilgililerinin protokole yakın yerlerini Gazeteci Meslektaşlarımıza verdiklerini, kendilerinin daha gerilere giderek oturduklarını gördüm.
*
Kaldı ki, ev sahibi Afyonkarahisar Valiliği olsa bile, Özel Kalem Müdürünün yeri bu programda tam da oturduğu yerdir.
Aynı şekilde Belediye Başkanımızın Özel Kalem Müdiresi, kardeşim Şehriban Öncel’de Belediye Başkanımızı direkt olarak görebileceği bir koltukta idi.
Diğer programlarda da yine aynı şekilde Başkanımızın Özel Kalem Müdiresi, olması gereken noktada vazifesini yapmaktaydı.
*
Sezai Pala’yı yıllardır tanıdığımı belirtmiştim.
İşini doğru dürüst yapma amacının dışında bir amacı olmadığını iyi biliyorum.
Akçeli işlerden uzaktır.
Kimsenin şahsi işlerine de alet olacak bir yapısı yoktur.
Bir not daha...
Geçmişte şahsına karşı hasmane tutum içerisinde olan bir kişi ile ilgili bazı bilgileri kendisine ulaştırmaya gayret eden bir ilgiliyi öyle bir şekilde azarladı ki...
İşte o gün Sezai Pala’ya karşı sevgim, takdirim bir kat daha arttı.
*
Şimdi...
Ben Sezai Pala hakkında bu gerçekleri dile getirdim diye, meslektaşım belki de bana kırılacak, üzülecek.
Hiç kırılmasın ve hiç üzülmesin.
Bilsin ki...
Yarın birileri de O’na karşı böyle itibarsızlaştırmaya yönelik hal ve tavırlar içerisinde olursa, bilmeli ki onlarında karşısında olurum.
*
Hepimiz insanız.
Hepimizin eksiği var, yanlışı var.
Hepimize takılacak eğri ya da doğru bir kulp bulunur elbette.
İki testi çarpıştığında biri kırılırken, diğerinin sağlam kalma garantisinin olmadığı da bilinmektedir.
Birbirimizi üzdüğümüz, kırdığımız anlar elbette olmuştur.
Ama bunlara takılı kalarak hayat geçmez ki...
Doğrularımızda var elbette.
Aldığımız hayr duaları da olmuştur.
Eksileri bir kenara bırakarak, artılara odaklanmak herkes için en iyisi olacaktır.
Kırmak-bozmak-yıkmak kolay, yapmak ise çok zordur.
Bunu da en iyi o meslektaşım bilmektedir aslında.
Yapmak için gayret ettiği o büyük işler için ne kadar çok çaba sarf ettiğini, bunları yaparken de kendisini çekemeyenlerin yaptıkları itibarsızlaştırma çalışmalarına ne kadar üzüldüğünü bilmekteyim.
İşte o nedenle küçük bir empati yapmanın tam zamanı olduğunu düşünüyorum.
*
Yarın arefe...
Ertesi gün Allah nasip ederse, Bayrama erişeceğiz.
Kırgınlıkların, dargınlıkların bir kenara bırakılarak kucaklaşılması gerekli.
Temennim ve duam bu yönde.
*
Tüm Okurlarımız ve hemşerilerimiz başta olmak üzere TÜRK-İSLAM Aleminin Bayramını şimdiden kutluyorum.
Sağlık ve huzur içerisinde nice bayramlara erişmek temennisiyle...
Allaha emanet olunuz.