Geçtiğimiz hafta İstanbul’da idim.
Mutlu olduğum anlar yaşadım.
WorldFood fuarını gezdim.
Bizim markalarımız, İkbal - Avşar Madensuyu –Alko - Lokum Atölyesi -Metin Helva ve Haşhaşella’da yer almıştı bu önemli fuarda.
Avşar Madensuyu fuarda en büyük ilgiyi gören firmalardan birisi oldu.
Keza İkbal, Alko ve diğer markalarımızda kendi sektörleri içerisinde en yoğun olan stantlardı.
Fuara dünyanın dört bir yanından yüzlerce firma katıldı.
Perakende zincirleri ve toptan satış işletme firmalarının üst düzey temsilcileriyle firmalar doğrudan iletişim kurdular bu fuarda.
*
Avşar tıklım tıklımdı...
Fuarda ilk ziyaretim Avşar Madensuyu standına oldu.
Ekrem Demirel ve Tarık Demirel tam kadro stantlarındaydı.
Yerli ve yabancı pek çok firma temsilcileriyle standın ayrı ayrı yerlerinde görüşüyorlardı.
Ekrem ve Tarık Demirel kardeşler sohbetimizde, her ikisinin de bu fuarlardan oldukça memnun olduklarını vurguladılar.
Ekrem Demirel dedi ki;
- Bu tür fuarlar genellikle ihracat odaklı oluyor.
- Direkt olarak yurtiçinde çalıştığımız 25 civarı firma var.
Onlarda ziyaret ediyorlar. Aslında hepsini tek tek ziyaret ederek talep ve düşüncelerini öğrenmek yerine, bu fuarlar onlarla buluşma açısından da önemli bir işlevi yerine getiriyor.
Ekrem Demirel sohbetimizde öyle bir söz söyledi ki...
Kaymaklı ekmek kadayıfı gibi.
- Bu fuarda halka mal olduğumuzu gördük. Bu bizi daha da şevklendirdi.
*
Avşar Madensuyu 40 gün sonra...
11 yaşına girecek.
22 Ekim 2015 tarihinde Bismillah denilmişti.
Geçen on yıl içerisinde çok önemli bir mesafe aldılar.
Şirketin kurucusu.
Beyni.
Yol göstericisi.
Hedef koyucusu.
Kısaca her şeyi...
Şuayp Demirel.
Bundan çok uzun süreler önce, daha fabrikanın temeli bile atılmadan, suyun kaynağına gitmiştik.
Orada demişti ki...
- Yıllar öncesinden bu su ile ilgili tüm çalışmaları yaptım.
- Patentlerini aldım.
- Fabrikayı nereye yapacağıma karar verdim.
- Fabrikanın projelerini bile çizdirdim.
- Makinaları nereden alacağıma karar verdim.
- Yılda bir buçuk milyar şişe üretim planlıyorum.
- Bunu fabrika üretime başladıktan sonra 15 yıl içerisinde gerçekleştireceğiz inşAllah.
- Ve bir gün gelecek...
Bu suyun adı CocaCola gibi dünyanın her yerinde bilinecek.
Şuayp Demirel’in dediği gibi adım adım gelişmekte, büyümekte Avşar Madensuları.
Söylediğim gibi Avşar Madensuları 22 Ekim 2015 yılında start aldı.
O günden bu güne çok değil sadece on yıl geçti.
Şuayp Demirel’in yıllık bir buçuk milyar şişe üretim hedefi daha on beş yıl olmadan gerçekleşme yolunda.
Geçtiğimiz günlerde üçüncü bant üretim tesisini hizmete aldı Avşar.
Kısa bir süre sonra dördüncü üretim bandının siparişi verilecek.
Beşinci bant için fabrika alanında yeni bir kapalı alan yapıldıktan sonra beşinci bantta üretime geçtiğinde, işte o zaman yıllık bir buçuk milyar şişe üretim hedefi yakalanmış olacak.
Avşar Madensularının bir özelliği de...
Sürekli olarak yenilik peşindeler.
Yeni ürünler peş peşe üretiliyor.
Bir kaç başka haber daha var ama, bunları yazmamam kaydıyla paylaştıkları için yazamıyorum.
Ama hem Avşar Madensuları için, hem de Afyonumuz için güzel şeyler bunlar.
Avşar Madensuları ile ilgili olarak Afyonkarahisar’lı birisi olarak bir teşekkürü daha buradan yapmam gerekli.
Demirel Ailesi, Avşar Madensularına yaptıkları yatırım ötesinde ilimizin tanıtımına da önemli katkılarda bulunmaktalar.
Mesela...
Hafta sonunda İlimizde sekizincisi gerçekleştirilen MXGP Dünya Motokross Şampiyonasının A Spor Kanalından tüm canlı yayınlarının sponsorluğunu Avşar Madensuları yaptı.
A Spor bu canlı yayınlar için istediği her hangi bir firmadan istediği rakamda sponsorluğu çok rahat sağlayabilirdi.
Ama...
Afyonkarahisar’ın adını tüm dünyaya duyuran ve yüz akıyla gerçekleştirdiğimiz bu etkinliğin tüm dünyaya yayınlanmasıyla ilgili olarak Afyonumuzun önemli bir markasının sponsorluğu bence çok önemli.
Teşekkür ediyoruz.
*
*
*
İkbal, dünya markası...
WorldFood fuarının en yoğun stantlarından birisi de gururumuz İkbal idi.
Stanttaki yoğunluk, o civardaki diğer markaları kıskandıracak haldeydi.
Allah bereketini artırsın...
İkbal standına gittiğimde, Çetin Pancar ziyaretçileri ile görüşüyordu.
Yabancıydı ziyaretçiler.
Mükemmel bir İngilizce ile, tercümana gerek kalmadan hem iş konuşuyor, hem de ülkemizin güzelliklerini anlatıyordu.
Gurur duydum hemşerimle...
Çetin Pancar’ın arkası dönüktü, beni görmüyordu.
Bir süre seyrettim ve Allah nazarlardan korusun dedim.
Hem aileyi, hem de markamızı.
Orada tüm bunları görürken, 25 yıl kadar önceye gittim.
Salim Pancar ile İkbal Termal Otelde sohbet ediyorduk.
O sohbetin bir bölümünü de dergimizde, gazetemizde yayınladık.
Hiç unutmadığım şu sözleri söylemişti Salim Pancar.
- Bir markayı oluşturmak ve zirveye oturmak hiç kolay değil.
- Dedem ve babam ile amcam bunu başardılar.
- Ama şunu da bil ki...
O marka olabilmek kadar, markayı ve kaliteyi aynı zirvede tutabilmekte çok kolay değil.
Belki o markayı sen kendin oluştursan ve o hale getirsen sorumluluğun bir derece olabilir. Bir sıkıntı olursa, ben o hale getirdim, benim hatamdan dolayı da zirvede tutunamadı diyebilirsin.
Ama, o marka ve kalite seviyesi sana teslim edilmişse, inan ki sorumluluğun çok daha fazla ve işin zor. Hata lüksün yok. Bahane üretemezsin.
İşte Salim Pancar’ın bu sözlerini hatırladım.
Aradan geçen yirmi beş yıl içerisinde İkbal çok badireler atlattı.
Ama...
Hiç birisinden yılmadı.
Her sıkıntıdan daha da yükselerek çıkmayı başardı.
Salim Pancar işin başına yüzde yüz geçtiğinde İkbal, Türkiye’de yemekleriyle tanınan bir markaydı.
Salim Pancar önce bu alanda Türkiye markası olmayı başardı.
Sonra...
Termalde yine Türkiye’de marka olmayı başardı.
Sonra sucuk ve lokum geldi.
Aynı başarı bu alanlarda da sağlandı.
Afium Alışveriş Merkezi, başarılı yönetimiyle tüm Türkiye’nin kavşak noktasında alanında önemli bir buluşma noktası olmayı başardı.
Şimdi...
İkbal’in başında Çetin Pancar var.
Tıpkı Babası gibi, aldığı markayı daha da yukarıya taşımak için gecesini gündüzüne katmakta.
Her şeyden önce...
Lafla değil, gerçek anlamda işinin başında.
Ne bir kibir, ne bir tepeden bakış.
WorldFood fuarında şirketin bir patronu gibi değil, her hangi bir personeli gibi işin içinde.
Görüştüğü heyetten bir ara başını arkaya çevirdiğinde beni gördü ve onlardan müsaade isteyerek yanıma geldi Çetin Pancar.
Tokalaştıktan sonra, sen görüşmeni bitir önce dedim, gitti bir kaç dakika daha görüştü ve sonra geldi tekrar.
Fuarı konuştuk, İkbal’in dünya markası olmasının altında yatan nedenleri istişare ederken masanın üzerinde duran kuru baklava tepsisini çekti bize doğru.
Doktor olan kızım Selenay’ın bana şekeri yasakladığını söyledim Çetin’e.
Bunun zararı olmaz diye ısrar etti, kıramadım yedim bir parça.
Aman Yarabbi...
O ne lezzet öyle.
Yensel. Ağır değil.
Duramadım bir parça daha aldım.
Tadı damağımda o andan itibaren...
Tavsiye ederim.
Bu lezzetin sırrını sordum.
Baklavadaki lezzetin sırrını anlatırken, aslında tüm başarısındaki etkenlerden bahsetti.
‘Dedem’ dedi Çetin Pancar.
Dedesi Çetin Pancar’ın pilav yaparken kullandığı sade yağından bahsetti;
- Dedemden, Babamdan çok önemli şeyler öğrendim.
- Öncelikle esnaf olmayı öğrendim.
- Mütevaziliğin esnaflık için ilk kural olduğunu öğrendim.
- İşin başında olunmazsa başarının olmayacağını öğrendim.
- Ne olursa olsun, hep pozitif olmanın önemini öğrendim.
- Aile birliğinin olmazsa olmaz olduğunu öğrendim.
- Baklavadaki sır ise, sade yağı.
Uzun konuştuk Çetin Pancar ile.
Ben kalkmasam daha da konuşurduk ama, gelen ziyaretçiler neredeyse kuyruk oluyordu.
Bu arada İkbal ile ilgili bir kaç not daha...
Ne zaman yurt dışına çıksam, hem freeshoplarda hep kendi markalarımızı arar gözlerim.
Her defasında da İkbal’i görürüm.
İçim kıpır kıpır olur, raflarda İkbal’i gördüğümde.
*
Eğitim önemli...
İkbal Gurubun, yani Pancar Ailesinin başarısının sırlarını bana sorarsanız, üç madde sıralarım.
İlk sırada eğitim...
Salim Pancar kolej eğitimi almıştı.
İzmir’de.
Sonra ben yabancı dil öğreneceğim dedi ve İngiltere’ye gitti.
Oğullarının ikisinin de iyi eğitim almalarını sağladı.
Onlarda yurt dışında eğitimlerini devam ettirdiler.
Şimdi onlarda...
Kendilerinden sonra bu markayı omuzlayacak evlatlarına en iyi eğitimi sağlama gayretindeler.
İkinci sırada aile bağlarının kuvvetli olması...
Salim Pancar hiç bir zaman ailesinden kopmadı.
Onca servetine rağmen şımarmadı, mütevazi oldu ve aile içi birliği sağladı.
Kayınbiraderi İbrahim Evren ile birlikte çalıştı.
Bu başarıda İbrahim Evren’in de büyük payı var.
Hem yeğenlerine dayılık etti, hem de Salim Pancar’ın sağ kolu oldu.
Şimdi Salim Pancar’ın evlatları da babalarının yolunda.
Hem Çetin, hem de Yakup...
Milim sapmıyorlar, aile birliği hep ilk planda gelmekte.
Çetin’in iki evladı var.
Zeynep ve Ahmed-i Salim.
Yakup’un üç...
Yasemin, Ela ve Çetin.
Salim Pancar iki oğluna, hem kendi babasının hem de kayınpederinin isimlerini koymuştu.
Evlatları da atalarının isimlerini yaşatmak niyetinde olduklarını göstermekteler.
Gelelim bana göre, başarının üçüncü maddesi...
Çok çalışmak.
Hiç yılmamak.
Salim Pancar’da çok çalışkan. Evlatları da...
Rahmetli Çetin amca, Rahmetli Babam Nurettin Güzbey’in arkadaşıydı.
Cumhuriyet Sucuklarının kurucusu Ahmet Kocaşaban’da Babamın arkadaşıydı.
İkbal, Cumhuriyet ve bizim kuyumcu dükkanı Uzun Çarşı’da yan yana.
Üç arkadaş bir gün içerisinde hiç görüşmezlerse en az beş defa görüşürlerdi.
Ya çay içerken, ya da yemek yerken birlikte istişare ederlerdi.
Üçü de çok çalışkandı.
Ve hiç bir zorluktan asla yılmazlardı.
Çalışkanlık demişken...
Çetin Pancar ben bu yazıyı yazarken sanırım Amerika yolculuğu için hazırlanmaktaydı.
Yazı yayınlandığında ise Amerika yolunda uçakta olacak.
Oradaki görüşmelerini tamamladıktan sonra yurda gelecek ve yine koşturmaya devam edecek.
Allah güç, kuvvet versin...
*
*
*
Markalarımız gururumuz...
Fuarda Kolaylı Ailesinin markası olan Alko standına da uğradım.
Standa uğramadan önce hem Ahmet Kolaylı, hem de oğlu Cevat Kolaylı ile görüştük.
Bugünlük yerimiz bu kadar.
Onları da bir başka yazıda aktarırım.
*
*
*
Günün sözü
İşleyen demir ışıldar...