Bazı sessizlikler var ki, bir çocuğun çığlığından daha suçludur.

Biz sustukça, onlar büyüyor; biz görmezden geldikçe, karanlık büyüyor.

Çocuk istismarı, sadece sapkın bir ruhun suçu değildir — bazen de “aman adımız çıkmasın” diyen bir toplumun ortak günahıdır.

Bir çocuk korkuyla gözlerini kaçırıyorsa, orada bir aile terbiyesi eksik kalmıştır.

Ama o eksiklik, çocuğun değil, yetişkinlerin utancıdır.

Biz “ayıp olur” diye sustuk, “karışma” dedik, “bizim mahallede olmaz” dedik.

Ve işte o sırada, bir çocuk daha korkuyla yorganına sarıldı.

Aile terbiyesi dediğin şey sadece sofrada “eline sağlık” demek değildir.

Bir çocuğa sınır öğretmeyen, empati vermeyen, sevgiyle korumayan bir aile; farkında olmadan zalimin yolunu açar.

Çünkü sevgiyle büyümemiş biri, sevgiyi yok etmeyi öğrenir.

Bir babanın öfkesinde, bir annenin susuşunda, bir toplumun kayıtsızlığında filizlenir kötülük.

Tacizci sadece suçlu değildir — aynı zamanda bir aynadır.

O aynada, “çocuğun sözüne inanmadık” diyen bir toplumun yansıması vardır.

“Büyüklerin hatası olmaz” diyenlerin, “komşunun çocuğuymuş, susalım” diyenlerin suçu da o aynada görünür.

Ve o aynada, en çok kendimizi görmemiz gerekir.

Bir çocuğu koruyamayan toplum, geleceğini de koruyamaz.

Aile terbiyesi; sadece saygı değil, **vicdan eğitimi**dir.

Bir çocuğun gözündeki korkuyu fark edebilmek, en büyük insanlık testidir.

Bu sınavı kaybeden bir milletin ne dini, ne kültürü, ne geleneği kalır.

Çünkü en büyük günah, masumun sessizliğinde gizlidir.

“Bir çocuğun hakkı kalırsa, hiçbir dua kabul olmaz.”