“Kasımın hüznü bir başka çöker yüreğimize… Çünkü bu ay, bir milletin en büyük evladını yitirdiği ama aynı zamanda yeniden hatırladığı aydır.”
“Zaman 09.05’i gösterdiğinde, Türkiye’de hayat durur; çünkü bir ulusun kalbi, Ata’sıyla birlikte bir kez daha atar.”
“Her 10 Kasım sabahı, siren seslerinde yankılanan şey hüzün değil; minnettir, özlemdir, vefadır.”
“Rüzgâr bile sessiz eser o sabah… Çünkü bilir ki bu topraklar, bir liderin nefesiyle özgürleşmiştir.”
Bir Milletin Kalbinde Durmayan Zaman: 10 Kasım
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Saat Dokuzu Beş Geçe Durur Zaman, Ama Yürekler Asla
Her yıl aynı gün, aynı saatte Türkiye’nin dört bir yanında sessizlik hâkim olur.
Saatler 09.05’i gösterdiğinde caddeler, meydanlar, okullar, fabrikalar bir anda durur.
Ama o sessizlik bir suskunluk değildir.
O sessizlik, milyonların kalbinden yükselen bir selamdır:
“Rahat uyu Atam, emanetin emin ellerde.”
Bu milletin yüreğinde Atatürk’ün sevgisi hiç eksilmedi.
Çünkü o sevgi, bir lidere değil; bir fikre, bir umuda, bir çağın aydınlığına duyulan sevgidir.
Bir Veda Değil, Sonsuz Başlangıçtır 10 Kasım
1938’in o kasım sabahı bir devrin sonu sanıldı.
Ama o gün, aslında bir dirilişin başlangıcıydı.
Çünkü Atatürk, bedenen aramızdan ayrıldı ama fikirleriyle, vizyonuyla, karakteriyle ölümsüzleşti.
O’nun gösterdiği yol, bir milletin karanlıktan aydınlığa yürüyüşüdür.
Atatürk, yalnızca bir komutan değil; düşüncenin, vicdanın ve özgürlüğün simgesidir.
Onun sayesinde bir ulus, “küllerinden doğabileceğini” tüm dünyaya gösterdi.
Ve o doğuşun adı Türkiye Cumhuriyeti oldu.
Cumhuriyet: Atatürk’ün Sonsuz Eseri
Cumhuriyet, bir yönetim biçiminden çok daha fazlasıdır.
Cumhuriyet, “kula kulluğun” reddidir.
Kadının, gencin, köylünün, emekçinin söz hakkıdır.
Bir milletin kendi kaderine sahip çıkma iradesidir.
Atatürk bu gerçeği “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözüyle tarihe kazımıştır.
Bugün bize düşen görev; bu emaneti sadece yaşatmak değil, anlamaktır.
Atatürk’ü anmak bir saygı duruşu değil, bir bilinç uyanışıdır.
Onu anmak, adaleti savunmak, bilimi rehber edinmek, özgürlüğü korumak demektir.
Cumhuriyeti “çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne” çıkarma azmidir.
Atatürk’ü Anlamak: Fikirde, Ahlakta ve Emekte Onun İzinde Olmaktır
Atatürk’ü anlamak; onun gibi düşünmeyi, çalışmayı, üretmeyi, mücadele etmeyi gerektirir.
O, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” derken, sadece bir çağrıda bulunmadı; bir medeniyet pusulası bıraktı.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyarak çağının ötesine geçti.
Eğitimi, kalkınmanın temeli yaptı.
Sanayi, tarım, kültür, sanat ve spor alanlarında öncü adımlar attı.
Bugün bizler onun mirasına sadece sahip çıkmakla değil, o mirası büyütmekle yükümlüyüz.
Her okulda, her fabrikada, her laboratuvarda, her kalpte o mirasın izleri vardır.
Zaman Durur Ama Işık Sönmez
10 Kasım sabahı saat dokuzu beş geçe, her yıl aynı hisle başlar gün.
Ama o an durmaz aslında.
Çünkü Atatürk’ün zamanı, bizim içimizde hep akmaya devam eder.
Her öğrencinin kaleminde, her çiftçinin emeğinde, her gencin hayalinde o vardır.
O’nun gösterdiği yön, pusulamızdır.
Ve o ışık hiç sönmeyecek.
Çünkü biz biliyoruz:
Atatürk ölmedi, Atatürk bir fikir olarak yaşıyor.
Son Söz Yerine
Bugün 10 Kasım…
Bir milletin en saygıdeğer evladına minnetle eğildiği gün.
Ama bu yas değil, bir söz günüdür.
Atamızın hatırası önünde bir kez daha söz veriyoruz:
Bu Cumhuriyet’i koruyacağız.
Bilimden, akıldan, ahlaktan sapmayacağız.
Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla; Atatürk’ün çizdiği aydınlık yolda yürümeye devam edeceğiz.
Çünkü Atatürk sadece geçmişimizin değil, geleceğimizin de rehberidir.
Onu sadece anmıyoruz; her nefeste, her adımda yaşıyoruz.
Ruhun şad olsun Atam.
Emanetin emin ellerdedir.
Ne mutlu Türk’üm diyene!
“Atatürk’ün ‘Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır’ sözü tam da bugün bize düşen sorumluluğu anlatıyor.
Bugün o görev, yaşadığımız şehirde, ülkemizde, her birimizin omzunda.”
“Bu bilinçle bakıldığında, Afyonkarahisar’da da yapılacak çok şey var.”
“Atatürk’ün izinden giden herkesin görevi, bulunduğu yerde milleti için çalışmaktır.
Biz de bu anlayışla yolumuza devam ediyoruz.”
“İşte bu nedenle, yalnızca 10 Kasım’da değil; her gün, yerelde ve genelde sorumluluk bilinciyle hareket etmek zorundayız.”
Her 10 Kasım’da aynı sessizlik çöker ülkenin üzerine.
O sessizlikte bir tek ses yankılanır: O’nun sesi…
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Ve biz biliriz ki:
10 Kasım’da Atatürk’ten başka söz söylenmez.