Öyle anlar geliyor ki, insan siyasetten, siyaset konuşmaktan bıktığı gibi, siyasetin olduğu ortamdan da uzak kalmaya çalışıyor. Sanırım bu günlerde öyle günlerden. 2023 Genel seçimleri, Cumhurbaşkanı seçimlerioldu bitti biraz nefes alalım artık derken 2024 Yerel seçimleri kapıyı çaldı ve sabah akşam siyaset konuşur hatta onunla yatar kalkar olduk. Gazeteler, haber programları hatta magazin programları siyasi haberler geçidine dönüştü. Aman şu seçimler olsa da bir kurtulsak, en azından 4 yıl siyaset konuşmayız diyenleri sayısı hızla arttı. Ama siyaset sadece biz Türklerde bu kadar abartılı bir şekilde ilgi görüyor.
Sırf bu yüzden haberleri dahi izlemek istemeyen bir dolu insan var.
Bunun nedeni elbette her gün bir örneğine tanık olduğumuz siyasetin çirkin yüzü. Yıllardır partisi için koşturan hatta göz yaşı akıtanlar bir bakıyorsunuz seçim arifesinde saf değiştiriyor. İstifa açıklamaları gerçeği yansıtıyor sanıyorsunuz asla. 
Siyasetin, bizi kendinden uzaklaştıran çirkin yüzüne rağmen, bu çirkinliği mizahi bir bakış açısıyla karşılamak belki de en doğrusu.
Siyasetin hep çirkinliği ile baş başa kalacak değiliz ya…
Biraz da o çirkinlik içinden mizah çıkartmayı düşündüm…
Umarım aşağıda verdiğim örnekler sizi bir an bile olsa siyasetin o kötü, kaba ve çirkin yüzünden uzaklaştırır…
Secim öncesi listeleri düzenleniyordu. Parti merkezinde genel başkan bir öneride bulundu. "Aday listesine Ahmet Bey'i mutlaka katın."
Parti ileri gelenlerinden biri itiraz edecek oldu:
"Aman, Sayın Başkanım Ahmet Bey aptalın biridir."
Genel başkan:
"Memleketimizde hatırı sayılır oranda aptal var. Onların da mecliste temsilci bulundurmaya hakları var.
Başkan adayı, akıl hastanesinde konuşma yapar. Bir kişi hariç, dinleyicilerin tümü başkan adayının konuşmasını alkışlar. Başkan adayı, alkışlamayan kişiye döner ve ‘Siz niçin alkışlamıyorsunuz
" diye sorar. Adam cevap verir:
“Ben hasta değilim ki, ben hastabakıcıyım!”
Bir partinin kuruluş yıldönümü törenleri sırasında bir ihtiyar taşıdığı pankartla ilgi çekmiş. Pankartta şöyle yazıyormuş:

“çocukluğumuzu bize bağışlayan başkanımıza teşekkürler!” Korumalar, makinalı tüfek gibi adamı yakalar ve sorguya çekerler:
“Sen kiminle alay ediyorsun? Sen çocukken başkan henüz doğmamıştı bile!”

Adam da taşı gediğine oturtur:
“İşte onun için teşekkür ediyorum ya!”
Vekilin  biri  Kızılırmak'tan geçerken suya düşmüş. Koşup Parti başkanına haber vermişler.
" Bizim vekil mi ? "
" Bilmiyoruz, vekillerden biri. "
" Akıntıya doğru mu gidiyordu, tersine mi ? "
" Akıntıya doğru. "

" Bizim vekil olamaz. Bizimki hep tersine giderdi.
Trabzon'un muzipliği ile tanınmış siyasetçilerinden Osman Zeki Erdem'e sorarlar :
" Durumu nasıl görüyorsun ? "

O sırada kürsüde gözleri az gören bir aday konuşuyormuş. Osman Zeki, adayı göstererek :
" Bizim arkadaş gibi görüyorum. "
" Yani karanlık mı demek istiyorsun?"
" Ben demedim sen dedin."

Parti genel başkanı, yardımcısını odasına çağırıp “Bak” demiş, “Bir yıldır bu partidesin, parti üyeliğinden bir hafta sonra belde başkanlığına, bir hafta sonra ilçe başkanlığına, bir hafta sonra il başkanlığına, dört hafta sonra da genel başkan yardımcılığına terfi ettin. Şimdi ben bu demokrasiyi iliğine kadar hazmetmiş tarihi partideki görevimden ayrılıyorum ve partinin genel başkanlığını sana devrediyorum. Ne diyorsun?”
Yeni başkan önce “Teşekkür ederim” demiş, sonra da “Teşekkürler Baba!” demiş
Efendim 31 Mart seçimleri Afyonkarahisar’ımıza  ve ülkemize şimdiden hayırlı olsun diyerek noktayı koyalım.