Şehirde Yaşam ve İslam Kültürünün Temel Değerleri

İnsanlar toplu halde yaşamak için doğmuş ve bu birlikteliğin de kendine özgü kuralları bulunmaktadır. Özellikle şehir yaşantısı, belirli kurallar ve hassasiyetlerle daha da ehemmiyet kazanır.

Gerçek bir İslam kültürüyle yetişmiş bir Müslüman şehirde birlikte yaşamanın değerlerine her zaman bağlı kalmak zorundadır.

OYSA GÜNÜMÜZDE ÖYLEMİ

Dünyaya medeniyeti getiren topluma mensup iken, bize ve bizim manevi  değerlerimize ne oldu: Yüksek sesle müzik dinleyen veya televizyonun sesini yükselterek komşusunu rahatsız eden, uyarılınca şiddete başvuran, evler arasındaki parklarda yapılan düğünlerde müziği sonuna kadar açıp çevreyi rahatsız ettiği yetmiyormuş gibi, gecenin geç saatlerinde havai fişeklerle çocukların, yaşlı insanların korku içinde uyanmalarına sebep olan, halıları silkeleyip alt komşularını rahatsız eden, sokağı kirleten, bedevilere rahmet okuturcasına yerlere tükürük ve balgam atan, kamunun malına, parktaki oyuncak gruplarına ve yeşil alanlara, toplu taşıma araçlarına, duraklara, halkımızın istifadesine sunulan çeşmelerine zarar veren veya aracını yıkamak için saatlerce bu çeşmeleri işgal eden, yayanın hakkı olan kaldırımları işgal eden, kaldırıma sandalye atıp gelen geçene engel olduğu gibi karşı apartmanlardaki ailelerin gün boyu pencerelerini perdeyle kapalı tutmasına sebep olan, elindeki sigara izmariti ve paketini yere atan, aracındaki küllüğü kırmızı ışıkta, sanki tam da yeri der gibi caddeye döken, cadde ve sokağı kaçak kazıp daha sonra da Belediye burayı neden yapmıyor deyip hem suçlu ve hem de yüzsüz olanlara ne demeli?

Bu olumsuzlukların hepsi de ilimizde yaşanıyor ama olumsuzlukların hepsi keşke bu kadar olsaydı. Maalesef daha nice olumsuzluklar vardır ki hepsini yazmam bir köşe yazısının boyutunu çok aşar.

Bu davranışlar İslam'ın ve şehir kültürünün öğretilerine aykırıdır ve sorumluluk duyan bir Müslümanın sergileyeceği tutumlar değildir. Sorunlar her ne kadar çeşitli ve karmaşık olsa da, kendimize sormamız gerekir: Acaba Müslüman olarak bu ilkelere ne kadar bağlıyız ve gerçekten şehir kültürüne sahip miyiz? Müslüman olarak kendimizi ve yaşadığımız çevreyi geliştirebilmek, İslam'ın sunduğu değerlere uygun bir şehir kültürü oluşturmak bizim elimizdedir.

Müslümanım deyip de bunları yapanlar sizce de, İslam’ın yüce değerlerinden acaba nasip almışlar mıdır?

Bu insanların bir şehir kültürüne sahip olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bunların şehirde yaşama hakkı var mıdır?

Bu halleriyle dağ başında yaşayabilirler ama şehirde yaşamaları diğer insanlara haksızlık olur.

***

HERKES ÜNİVERSİTE OKUMAK ZORUNDA MI?

Dünyanın en zengin ve medeni ülkelerinden İsviçre’de üniversiteye gidenlerin oranı yüzde 38’miş! Almanya’da da çok yüksek değil.

Her iki ülkede de ara insan gücü çok önemli.

Onlara göre her meslek kutsal ve herkesin seveceği bir meslek mutlaka vardır!

Yani herkes doktor, mühendis, avukat ya da öğretmen olmak istemiyor.

Oto tamircisi, inşaat ustası, itfaiyeci, teknisyen olmak isteyenlerin sayısı da bir o kadar fazla.

Çok iyi eğitim alıyorlar, işlerini çok iyi yapıyorlar ve çok iyi para kazanıyorlar.

Alan memnun, satan memnun ve yaşam kalitesinin yüksekliği de buradan geliyor.

Peki ya bizim ustalarımızdan ve yaptıkları işten, verdikleri hizmetten ne kadar memnunuz?

Bir tane bile memnun olanınız varsa, ne mutlu ona... İşte bu yüzden Türk eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması gerekiyor.

Tüm öğrencileri getirip üniversite önüne yığıp, dershanelere mecbur hale getirmek yanlışların en büyüğü ve biz bundan asla vazgeçmiyoruz.

Bu kandırmaca, bu umut tacirliği daha nereye kadar sürecek?

Mümkün değil ama herkes mühendis olursa, diğer işleri kim yapacak, daha da önemlisi, daha mutlu mu olacağız?

İşsiz mutsuz bir mühendis mi olmak istersiniz yoksa işi olan mutlu bir teknisyen mi?

Haftaya yeni bir yazıda birlikte olmak dileğiyle….